11 Nisan 2011 Pazartesi

Türban ve Bone...- İlhan Selçuk

 Türban ve Bone...

Ertuğrul Özkök’ü arayan Fatih Çekirge demiş ki:
“- Hayrünnisa (Gül) Hanım’ın fotoğrafını gördün mü? Alttaki bonesi kaymış, türbanının altından saçının bir bölümü görünüyor.”
Özkök dünkü yazısını “Velev ki saçı göründü” başlığıyla bu konuya ayırmış.
*
Sözcü gazetesi, olayı sürmanşetten vermiş:
“Bone düştü, saç göründü...”
Hayrünnisa Hanım’ın gazetenin tepesinde kocaman bir fotoğrafı var, altında iki satırlık bir yazı:
“Boneyi unuttu mu?
Bilerek mi takmadı?”
Olay “İlginç durum 4’üncü sayfada” uyarısıyla açıklanıyor:
“Cumhuriyet tarihimizin ilk türbanlı first lady’si Hayrünnisa Gül önceki gün memleketi Kayseri’deydi.
Saçının bir telinin bile gözükmemesi için büyük özen gösteren, bone takmayı ihmal etmeyen Hayrünnisa Hanım’ın ipekli türbanı geriye doğru kayınca, koyu kumral saçları da görünmüş oldu.”
*
Cumhuriyet olayı atlamış mıydı?..
Bizim gazetede Özgen Acar köşesinde Hayrünnisa Hanım’ın daha ilginç bir fotoğrafına yer vermişti...
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’le eşini, Abdullah Gül ve hanımıyla birlikte gösteren çarpıcı fotoğraf üzerine Özgen Acar, gırgır bir ‘tespit’ yapıyordu:
“İki cumhurbaşkanının Çankaya Köşkü önünde, eşlerinin de katıldığı törende Hayrünnisa Gül’ün işlemeli ipek çorapları dikkatimi çekti. Doğrusu Cumhurbaşkanı’nın eşinden utanç duydum. Tesettürün dışına çıkarak ayak bileklerini açıkta bırakmıştı! Tesettüre, AKP ilkelerine ters düşen böyle bir teşhirciliği nasıl yaptı, doğrusu anlayamadım!”
*
Hayrünnisa Hanım demek ki giyimi kuşamıyla çok ilgi çekiyor...
Türbanı..
Bonesi..
İpek çorapları..
Ayak bilekleri..
Saçları..
Tesettürün ne bela bir şey olduğu da böylece ortaya çıkıyor...
Tesettür merak uyandırıyor...
Kadın, işi gücü yoksa, örtünsün, kapansın, gizlensin, ortaya çıkmasın, kafes arkasına sığınsın...
*
Peki, bu Hayrünnisa Hanım tesettür için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kapısını vaktiyle çalmamış mıydı?..
Anlaşılan Çankaya’nın havası Gül Hanım’a iyi gelmiş, yarın öbür gün tesettürü bir yana bırakabilir...
*
İslam dünyasında kadın düşmanlığı, erkek takımında göreneksel hastalığa dayanan bir sapıklık...
Örnek mi?..
Hayrünnisa Hanım olayını manşete çıkaran Sözcü gazetesi arka sayfasında da şu haberi yayımlamış:
“Afganistan’da kezzap dehşeti...”
“Kandahar şehrinde bir grup kız öğrenci kezzaplı saldırıya uğradı...”
Çarşaflı kızlar okula giderlerken iki erkek su tabancasına doldurdukları kezzabı kızlara püskürtmüşler...
Kızlar “eğitim istiyoruz” demişler...
Polis, çarşaflı bile olsalar, kızların okula gitmesine karşı çıkan aşırı dinci Taliban örgütünden kuşkulanıyormuş...
*
Ne yazık ki İslam coğrafyası, çoğunlukla böylesine geri ve ilkel yapıda...
Peki, biz bu coğrafyada Hayrünnisa Hanım’ın tesettürüne razı mı olalım?..
Ne de olsa Hayrünnisa Hanım’ın tesettüründe iki sözcük var:
Türban..
Ve bone..
İkisi de Batı’dan alınma..
Frenkçe..
Alafranga..
Ne dersiniz?..
Yoksa Batılılaşıyor muyuz?..

0 yorum:

Yorum Gönder