17 Haziran 2011 Cuma

Sevinin liboşlar. Övünün. Faşist düzenin kurulmasına büyük katkılarınız oldu… - Ali Eralp

Ey neoliberaller, ey tatlı su aydınları, ey yandaş medya, ey AKP sevdalıları, günlerden beri AKP propagandası yapıp, ortalıkta dört döndünüz?
Parçalandınız. Yırtındınız. Yalanlarla dolanlarla halkı yanınıza çekebilmek için gecenizi gündüzünüze kattınız. Konuşmalar yaptınız? Sütunlar dolusu yazılar yazdınız? Kraldan çok kralcı kesildiniz.
“Ilımlı İslam düzeni”nden nasıl bir demokrasi, nasıl bir yenilik, nasıl bir değişim bekliyorsunuz?
Nedir sizi bu denli heyecanlandıran? Çıkar ilişkisi mi? AKP sofrasından nemalanmak mı? Osmanlının son dönemlerinden beri devam eden ve babadan oğula geçen emperyalizm, Batı aşkı mı? Yoksa şeriat ve şeriatçı sevgisi mi?
Nedir?
Ne buldunuz AKP’de? Siz bilmiyor musunuz, dinci eliyle yapılan tüm anayasal düzenlemelerin “laiklik karşıtı odağın” ve Ortaçağ düzeninin güçlenmesine hizmet edeceğini?
Şeriatla demokrasinin, insan hakları ile yobazlığın bir arada olamayacağını ne zaman anlayacaksınız? Bilimle inancın, akılla metafiziğin (fizik ötesi), ateşle barutun yan yana duramayacağını kimse söylemedi mi size? Çok okuduğunuzu belirttiğiniz, sık sık alıntılar yaptığınız Marksist kitaplardan bu konuda bir şeyler öğrenmediniz mi? Yoksa açıklamak işinize mi gelmiyor, çıkarınızı mı zedeliyor, AKP ile yaptığınız kader birliği bozulur diye mi korkuyorsunuz? Neden bir de utanmadan demokrat, özgürlükçü olduğunuzu ileri sürüyorsunuz?
Aydın olmanın, yurtsever olmanın, hepsinden önemlisi ADAM OLMANIN ilk koşulunun, emperyalizme ve her çeşit sömürüye karşı olmak, her durumda ve her koşulda demokrasiyi savunmak, kime uygulanırsa uygulansın, tüm faşist yöntemlere, baskıya, işkencelere karşı çıkmak olduğunu bilmiyor musunuz?
ABD, AB emperyalistleri ve şeriatçılarla kol kola girip, çağ dışı düşünceye omuz vererek, Ortaçağ karanlığından uygar bir topluma geçildiği nerede görülmüştür?
Gerçeği görebilmek için illa İranlaşmak mı gerekiyor? Şeriat yasaları ile yönetilen bu ülkede kaç kadının taşlanıp, recm edilerek öldürüldüğünü biliyor musunuz? Var mıdır çağdaş hukukta böyle bir uygulama? İnsan hakları bu mudur? Hukuk, adalet bu mudur? Sizin özgürlükçü, liberal yanınız, insan hakları savunuculuğunuz bu vahşetle nasıl uyuşuyor?
Böyle bir anlayışa sahip İran bin tane yeni anayasa yapsa ne yazar? Çağdaşlaşabilir mi? Uygarlaşabilir mi?
Bir zamanlar “Özgürlük ve insan hakları mücadelesi veriyoruz…” diye, İran mollaları ile güç birliği yapan devrimciler, aydınlar, komünistler, İslam devriminden sonra dincilerin zulmünden kurtulabilmek için kaçacak delik aradılar. Birçoğu çoluğunu çocuğunu, düzenini, hayatını yitirdi.
Gerçekleri görebilmek için Fethullah Hocanın taa ABD’lerden Türkiye’ye dönüp, Humeyni gibi Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasını mı bekliyorsunuz?
Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olmadı mı hâlâ? Yazarlara, gazetecilere, sendikacılara, politikacılara uygulanan hukuk sistemi, bundan sonra yapılacaklar için size bir ipucu vermiyor mu?
Daha matbaada iken bir kitabın toplattırılması, yazarının içeri atılması sizin o ileri demokrasi, özgürlük anlayışınıza ters düşmüyor mu? Böyle bir uygulama sizi rahatsız etmiyor mu?
Ellerinin altında büyük büyük ordular varken, yıllar önce darbe yapmayan komutanların yıllar sonra “emekli” olduklarında darbe yapacağına aklınız yatıyor mu? Sizce bir “Ali Cengiz oyunu” yok mu bu işte? Ne dersiniz?
Gazeteciler, yazarlar, çizerler, bilim adamları, politikacılar, askerler suçunun ne olduğunu bilmeden yıllardan beri Silivri zindanlarında ömür tüketiyorlar. Çoluğundan, çocuğundan, yakınlarından, işinden gücünden uzakta daha ne kadar yatacaklarını kendileri de bilmiyor, avukatları da, yakınları da…
Hangi askeri sıkıyönetimde insanlar, bu denli uzun, suçsuz günahsız tutuklu kaldılar? Hangi rejimde tutukluluk bu biçimde işkenceye, cezaya dönüştü? Söyler misiniz? Böyle bir uygulama ortadayken, hangi yüzle, demokratik ortamdan, eşitlikten, insan haklarından söz ediyorsunuz?
Böyle bir uygulama 12 Eylül rejiminde bile görülmedi.
Cahit Sıtkı Tarancı bir şiirinde:
“…Hey kahpe felek ne oyunlar ettin
En yavuz evlâdı bu memleketin
Nâzım ağabey hapislerde çürür…”
demişti bir zamanlar.
Günümüzde de yine “En yavuz evlatları bu memleketin hapislerde çürürken…” dışarıda birileri küpünü doldurup, servetine servet katıyor, kamu mallarını yabancılara peşkeş çekiyor, parsel parsel vatanı satıyor…
“Memleketin en yurtsever insanları hapislerde” olmayıp da dışarıda olsaydı AB’si, ABD’si, AKP’si, PKK’sı, cemaatçisi toplanıp Türk ulusunun başına çuval geçirebilir miydi? Çullanabilir miydi bu şekilde? Mümkün müydü bu?
AKP’liler meydan meydan dolaşıp İnönü’yü, Kurtuluş Savaşının komutanlarını kötüleyip, Cumhuriyet rejimine kara çalabilirler miydi?
Aslında onların hedefi İnönü de değil. 2023 falan da değil. Hedefleri, 1923 Cumhuriyet rejimidir. Kurtuluş Savaşıdır, laik düzendir. Atatürk’tür. Açık açık sataşacaklar ama cesaret edemiyorlar. Atatürk’e söyleyeceklerini İnönü aracıyla söylemeye çalışıyorlar.
Zaman kolluyorlar. Zamanın elverişli hale gelmesini, olgunlaşmasını bekliyorlar. Şimdiden onun yerini hazırlıyorlar, planlarını yapıyorlar
Ama hiç kuşkunuz olmasın, zamanı geldiğinde Atatürk’ü de “bir soykırım suçlusu, bir savaş suçlusu ilan edip, yargılayacaklar ve AB’li, ABD’li ağababarından liyakat, bağlılık nişanları alacaklar. Tıpkı Orhan Pamuk gibi… Liboşlar, İkinci Cumhuriyetçiler de “Türkiye Cumhuriyet’inin son faşist diktatörü Mustafa Kemal’i devirdik, dokunulmazlığını pas pas gibi çiğnedik. Yaşasın insan hakları…” diye zil takıp oynayacaklar…

Ali Eralp

0 yorum:

Yorum Gönder