24 Temmuz 2011 Pazar

Sevr Alçalışı, Lozan Onuru...

Türkiye, ulusal değer ve kazanımların kıyasıya törpülenmek istendiği bir süreçten geçiyor. Karamsar olunması, geleceğe ilişkin ülkesel kaygıların duyulması için her türlü neden var. Ama yurttaş olmanın bilincini taşıyan idealistler, “Kemalist” devrim yolundaki dirençlerini sürdürüyorlar.

Lozan’ın 88. yıldönümünde görünen odur ki, siyasal arenanın aldatıcı koşullarında; dışa bağımlı, emperyalizme tutsak ve yurttaşlık coşkuları zedelenmiş yığınsallık yaratılmıştır. Cumhuriyetin toplumsal dokusunda bulunan “sosyal devlete” dayalı ekonomik yapı liberal vahşetin insafsızlığına bırakılarak aydınlanmanın kültürel aşamalarından da geri dönülmüştür.

Kurtuluş Savaşı’nı yadsıyıp sonra da Lozan’a bakarak, “hezimetten” konu açan karşıdevrimcilerle “üniter devlet” yapısına karşıt ayırımcı cephe beraberce ortadadır. Bunlarca Sevr, yenilenmek istenilen bir amaçtır. Lozan ve Cumhuriyet düşmanları bu noktada, “Resmi tarihi irdelemek ve demokrasiyi yerleştirmek için eleştirel bakış” savıyla kasıtlı bir bilenmişlik içindedirler.

Evrensel ant
Türkiye, Lozan’da hukuken tanınan evrensel bir “ant” çerçevesinde kurulmuştur. “Tam bağımsızlık” ilkesiyle; sömürgeciliği, kapitülasyonları, devletlerarası eşitsizliği ve içteki hıyanetleri silkip atan antlaşmanın adı; Lozan’dır. Lozan, yönetsel ve ekonomik vesayet altında olmayı kesen ve Atatürk’ün tanımlamasıyla, “Tarihte misli görülmemiş bir hesaplaşmanın” görkemli sonucudur.

24 Temmuz 1923 günü imzalanan Lozan Antlaşması, kimilerince tartışılmak istenilen konudur. 1923-1950 yılları arasını kapsayan Cumhuriyet dönemini alabildiğine eleştirenlerin, siyasal ganimetler elde ettiği bu ülkede Lozan temelini baltalamak, şaşmaz uğraştır. Oysa ki, Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye” destanında: “Bir müthiş ve kutsal macerada/ön safta, en ön sırada /şahlanıp ölesi geliyor insanın..” dizelerinde anlatımını bulan olağanüstü bir kalkışma, dış basın diliyle, “ateşler içinden yeni bir devlet doğuyor” saptaması yapılan bir diriliş ve dünya devrim tarihinde yer eden bir ihtilalin ucundaki diplomatik başarı, Lozan’da amacına erişmiştir.

Lozan, Hitit ve Mısırlılar arasında barış için yapılan “Kadeş” Antlaşması’nı izleyen en geçerli ve uzun ömürlü yazılı barış uzlaşmasıdır. Lozan Ant-laşması, bir ulusun “yedi düvele” karşı can pahasına kazandığı bir mücadelenin evrensel nitelikli hukuk belgesidir. Lozan, “mazlum halkların” zulme kafa tutuşuna öncülük eden direnç sayfası ve “Sevr” alçalışının sindiremediği yükseliş gururudur.

Kurtuluşumuzun koşullarını bilmek ve anlamak istemeyenlerin, Lozan’a nesnel yaklaşımları da olanaksızdır. Lozan sonrası ülkemiz anayasalarında korunan devrim öğelerini çekiştirmek, sarsmak ve dışlamak amaçlarıdır. Lozan’da maddi temelleri atılan Cumhuriyetle, karşıdevrimci ve bölücülerin didişmesi bu yüzdendir. Lozan karşıtları, olayları kendisine özgü koşullarda görmeyenlerdir. İnönü meydan savaşlarıyla, “Sakarya” ve “Dumlupınar’ı” hiçe sayanlardır. İlerici ve toplumcu kavramları bir kenara bırakarak, hanedanlık özlemini andıran oligarşiye “biat” edenlerdir.

Lozan’dan sonra kurulan devrimci Cumhuriyet; kula kulluk yapan gelenekleri kaldırmıştır. Yine Lozan’dan sonra, siyasal erkte özgürlük, ekonomide kamuya yararlı atılımlar, sosyal ölçekte uygarlaşma ve kültürel anlamda ulusal değerleri özümsemek vardır.

Siyasal düşüncelere demokratik hak ve olanak tanıyan öncü sistemin adı Kemalizmdir. Esasında Lozan’a Anadolu ihtilalinden kudret alarak giden güç, en demokratik ölçüt olan ulusal iradeden esinlenmiştir. Diğer taraftan Kemalist anlayış, çok partili yaşamı da asla yasaklamamıştır. 1925 ve 1930’lu yıllarda “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” ile “Serbest Fırka” demok-ratik ortamdan yararlanmışlardır. Ama Cumhuriyet ve devrim ilkelerini yadsıyan tutumlarına karşın rejim yasal önlemlerini de almıştır. Karşıdevrimci ve bölücülerin kısa süreli bir durgunluktan sonra 1945 yılında yine rejim tarafından özendirilen demokraside takındıkları içtensiz ve kötücül işlev sonuçlarını bugünlerle birlikte değerlendirmek gerekmektedir.

Sonuç

Tüm olumsuzluklara karşın, Lozan’dan alınan güçle kurulan halkçı-devrimci Cumhuriyete inananlar; emperyalist sarkmalara ve ülke bütünlüğünü parçalamak isteyenlere karşı yine dimdikler.

Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde Atatürk’ün deyişiyle “Ulusun ters dönmüş alın yazısını yenen” İsmet İnönü’yü saygıyla anıyor, Sevr’e karşı Lozan’ı koruyup kollamanın yurttaşlık sorumluluğu olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.

Ertuğrul Kazancı

0 yorum:

Yorum Gönder