23 Eylül 2011 Cuma

Laiklik Ne Değildir ki?

Tanıdığım çoğu laiklerin İslam dinine ve inançlarına saygılı olduğunu biliyorum da siyaset sahnesinde İslamı savunan ve Müslüman Kardeşler’e “laiklikten korkmayın” güvencesini veren politikacıların, laik yurttaşlarını neden dinsizlikle kınadığını açıklamakta güçlük çekiyorum.

Sayın Başbakanımızın Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerde “laiklik” üzerine söyledikleri iç ve dış basında yankılar yaptı. “Bizim laiklik anlayışımız Anglosakson bir laiklik veya Batılı anlamda bir laiklik değildir” vb, eleştiri konusu olan bazı görüşlerinin çeviri hatası sonucu yanlış anlaşıldığı açıklandı. Araplar “laiklik” kavramını “la dini” (din dışı) veya “ilmaniyye” (dinsizlik) olarak çevirmiş olabilir. Bu yüzden beğenilmemiştir, sanırım. Biz de çeviremedik, olduğu gibi alalım dedik ama doğru telaffuz edemediğimiz için “laiklik” ile “layiklik” arasında takılıp kaldık. Kolay okunamadığı için sözcüğün Frenkçesi iki noktalı “ï” ile “laïcité” yazılıyor. Alfabemizde bu harf olmadığı için iki sesli arasına “y” koyunca laiklik oldu “layiklik”. “Kavram” layik’e doğru kaydı ama hiç değilse kolay okunuyor.

Araplar haklı, Frenkçe kavram, doğrudan dinle imanla değil, kentsoylu toplum töresinde tam yurttaş sayılmayan kadın-kız, kul-köle, köylü ve göçebelerin hak ve özgürlüklerini kazanmasıyla ilgili. Frenkler bu değişimden yana olan dünya görüşüne “laiklik”, ideolojisine “laikçilik” demişler. Bir kültür devrimi olan Cumhuriyetimiz laikliği benimseyip anayasasına koydu ama Katolik Kilisesi’nin ve Sünni İslamın “Laiklik dinsizlik, laikler dinsizdir” yargılamasından kurtulamadı.

Anılardan bir yaprak

Körber Vakfı’nın 3. Türk-Alman Sempozyumu’nda (Bonn, 1997), Almanya’daki Milli Görüş Başkanı ve temsilcisi Dr. Mehmet Erbakan yöneticiye şöyle sordu: “Bizi buraya neden çağırdınız ki? Biz Türk değil, elhamdülillah Müslümanız.” (1)

Olayın basına sızması üzerine, bir TV kanalından canlı bir münazaraya davet edildim. Dr. Mehmet Bey gelmedi. Prof. Hikmet Sami Türk’le Türk-İslam konulu bir kimlik sohbeti yaptık. Uzayıp giden kimlik tartışmalarının özünde “laiklik” sorunu var. Dinsiz olduğu iddia edilen laikler İslamiyeti kabul eder de “Milli Görüş”çülerin bir kanadı var ki laikliği ve Türk kimliğini bir türlü içine sindiremiyor.

Aydınlar Ocağı’nın “Türkiye’nin Meseleleri Görüşü” (2) ile DPT’nin “Milli Kültür Planı” (3) üzerinde birkaç arkadaşımla birlikte derlediğimiz “Türk-İslam Sentezi” (4) dosyasının temelinde yine “laiklik” sorunları yatıyordu.

Laiklik sorunları

Adını koymak, bilmek için gerekli ama sorunu anlamaya ve çözmeye yeterli olmuyor. Arapça “irfan” (bilgi/kültür) kökünden gelen “tarif”i tanımlamak zordur. “Dil ile tarif olmaz” diyen bir sözümüz de var. Çünkü tanım, benzerleri kapsamalı, farklıları dışlamalı. Kimimiz laiklik kavramını dini cemaatlerin ya da “milletlerin uluslaşması” süreci olarak anlarken kimileri laik Türkiye Cumhuriyeti’ni bir İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürme hakkı / hürriyeti olarak görüyor. Görmekle kalmıyor, soruyor: “Laik devlet eşit mesafede durmayacak mı bütün inançlara? Biz, şeri hukuk altında yaşamak istiyoruz. Anayasaya, babayasaya ne gerek var? Kuranıkerim neyimize yetmiyor?” Sayın Başbakanımız: “Benim gibi (kimlik) referansı İslam olan Müslümanlar, laik bir devleti başarıyla yönetebilir” demişler. Burada iki değerli bir mantık ve iki yanlı bir politika var: Kimi yandaşlarının “laiklik dinsizliktir” inancını beslerken laik yurttaşlarına “Laiklik dinsizlik değildir” uyarısını yeniliyor. Gerçekten “laiklik dinsizlik değildir” ama laikliğin dinsizlik olduğunu ya da daha açıkçası, “Müslümanların laik, laiklerin Müslüman olamayacağını” savunanlar kimler? Modern sonrası medyatik bir demokrasiye açılan toplumumuzun yarısı bu sözleri duymaktan memnun, hatta mutlu olabilir. Ancak, rahmetli Cevat Memduh Altar’ın yıllarca önce Cumuhuriyet’te yorumladığı gibi, “Demokrasi, yalnızca topluma istediklerini vermek (popülizm) değil, istemesi gerekenleri (kültürel farklara saygılı ve sorumlu bir varlık bilinci) kazandırmaktır!” Öyleyse?..

Laiklik ne değildir ki?

Başlığı böyle koydum. Çünkü balina ile filin uçmadığını söylemek, memeli olduklarını belgelemekten daha kolaydır. Özetle, tanıdığım çoğu laiklerin İslam dinine ve inançlarına saygılı olduğunu biliyorum da siyaset sahnesinde İslamı savunan ve Müslüman Kardeşler’e “laiklikten korkmayın” güvencesini veren politikacıların, laik yurttaşlarını neden dinsizlikle kınadığını açıklamakta güçlük çekiyorum.

Halis muhlis bir Batı kavramı olan “laiklik” ilkesini, sözlüğümüzde olmayan “layiklik”e doğru kaydıran çelişkiler yumağı belki bir Bektaşi kıssası ile özetlenebilir.

Baba Erenlere sormuşlar: “Laik misin?”

- Allah layığını versin! O nasıl soru öyle? (5)

Bozkurt GÜVENÇ
1) Güvenç, B. - Demirel’e Yazdıklarım (Büke, 2005, 261-86).

“Laiklik Nedir, Ne Değildir?” Kültürün abc’si (YKY, 2011, 58-61).

2) Ergin, M. - Aydınlar Ocağı’nın Türkiye’nin Meseleleri (A.O., 1975).

3) DPT, Milli Kültür Planı (İhtisas Komisyonu Raporu, DPT, 1983).

4) Güvenç ve Arkadaşları, Türk-İslam Sentezi Dosyası (Sarmal, 1992)

5) Güvenç, B. - Güldüşün Fıkraları. (Remzi, 2000, 49). http://www.bozkurtguvenc.info

0 yorum:

Yorum Gönder