Ermenistan, 1918 yılı Temmuz'unda kurulmuştur. İlk Başbakanı, Taşnaksutyun Partisi lideri Ovanes Kaçaznuni’dir. Ovanes Kaçaznuni, Taşnaksutyun Partisinin kurucularından ve 1918 yılının Temmuz ayında kurulan ilk Ermenistan Devleti`nin ilk başbakanıdır. Bu hükümeti 13 ay yönetmiştir.
Kaçaznuni Nisan 1923`te Taşnak Partisinin Bükreş`te yapılan yurtdışı konferansına çok önemli tarihi bir rapor sunmuştur. Bu tarihi rapor, bugün Ermenistan`da yasaktır. Raporun çeşitli dillerde yayımlanan basımları, Avrupa kütüphanelerinden toplatılmıştır. Kitabın kütüphane kataloglarında adı var, ancak kendisi kütüphane raflarında yoktur. Ermeniler, dünyanın her yerindeki kütüphanelerde, Ermeniler aleyhinde ne kadar kitap, rapor varsa, neye mal olursa olsun mutlaka bir punduna denk getirip yok etmekteler. Erivan’daki kendi arşivlerinde, aleyhlerinde bir hayli belge olduğu için, kesinlikle bu arşivleri yabancı araştırmacılara açmamaktadır. Oysa Türkiye’deki bu doğrultudaki arşivlere isteyen her araştırmacı girip incelemekteler.
İstanbul Üniversitesi Devrim Tarihi Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek`in, Moskova`da Lenin Kütüphanesi`nde, Atatürk dönemi Türk-Sovyet ilişkileri üzerinde yaptığı araştırma sırasında, Ovanes Kaçaznuni’nin bu raporunun Rusça basımı bulunmuştur. Kitap dilimize Türkolog Arif Acaloğlu tarafından kazandırılmıştır.
Kaçaznuni öncelikle, Taşnaksutyun konferansına katılan delegelerden kendisini önyargılardan sıyrılarak sabırla dinlemelerini rica etmektedir. Ermeni Taşnak hükümetinin ilk başbakanı, sözde Ermeni soykırımı iddialarını tümden ortadan kaldıracak çok önemli noktalar ileriye sürmektedir. Şöyle ki:
I. Dünya Savaşı öncesinde, Ermeniler tarafından gönüllü silahlı birlikler oluşturuldu, bu hataydı. * Bu birlikler ve o günkü politikamız kayıtsız şartsız Rusya`ya bağlanmıştı. Ve Türklerden yana olan güç dengesi hesaba katılmamıştı. *
1918 yılı sonlarında İngiliz işgali, Taşnakların umutlarını yeniden kabartmıştı ve Ermenistan`da Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı. * Ermeniler ``Denizden Denize Ermenistan Projesi`` gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar, bu yönde kışkırtılmışlardı. * Ermeniler, Müslüman nüfusu katletmişlerdi, bu nedenle Türklerin aldığı tehcir kararı doğrudur ve uygundur. Evet, bütün bu saptamalar, Ermenistan`ın ilk başbakanı, Taşnaksutyun Partisi`nin kurucusu Kaçaznuni`ye aittir.
Kaçaznuni, 1914`ten 1923`e uzanan süreçte, Türk-Ermeni ilişkilerinin özünü savaş hali olarak değerlendirmektedir. Kaçaznuni`nin yaptığı çok doğru saptamaya göre bu savaş, aslında Türkiye ile emperyalist devletlerarasındaki bir savaştı. Kaçaznuni`nin kitabının en önemli noktası, Taşnak Partisi ile onun peşine takılan Ermenileri savaşın bir tarafı, o günkü Türk devletini ise diğer tarafı olarak değerlendirmesidir. Bu değerlendirme ortada savaş olduğunu ve soykırım kavramının bu olayda söz konusu olamayacağını belirtir.
Kaçaznuni`nin bu değerlendirmesi kimilerini şaşırtsa da, 1915-1918 yenilgileri sonrasında Ermeni devlet adamları ve tarihçileri buna paralel değerlendirmeler yapmaktadır.
Kaçaznuni, Ermenilerin önce Çarlık Rusyası`nın emelleri doğrultusunda hareket ettiğini, Çarlık Rusyası`nın yıkılışından sonra da bu sefer Batılı devletlerin güdümüne girdiğini, İngiltere, Fransa, ABD gibi devletlerin bölgedeki çıkarları için Türklere karşı savaştıklarını açıkça belirtmektedir. Örneğin Kaçaznuni`nin aşağıdaki değerlendirmesi ilginçtir:
``Müslüman bölgelerde idari yöntemlerle düzen sağlayamadık, silah kullanmak, ordu sevk etmek, yıkmak ve katliam yapmak zorunda kaldık, hatta bu konularda başarısız olduk.`` (S. 56)
Son yıllarda, Türkiye`nin üzerine bir kara bulut gibi çökertilmek istenen sözde Ermeni soykırımı olayını temellerinden sarsacak belge işte bu Kaçaznuni raporudur. Çünkü bu raporu Ermenistan`ın ilk başbakanı yazmıştır. Olayları en etkin ve yetkili kişi olarak izlemiştir. Savaştan sonra olaylar bitip durulduktan ve süre geçtikten sonra savaşın soğukkanlı bir değerlendirmesini yapmıştır. Kuşkusuz en ilginç nokta, kitabın yazarının savaşan taraflardan olan ve soykırıma uğradıkları iddia edilen Ermenilerin başbakanı olmasıdır.
Kaçaznuni bu olayları açıkça bir savaş olarak değerlendirmekte, daha önemlisi, emperyalist güçlere alet olunduğunu açık yüreklilikle ortaya koymaktadır. Şimdi, bu kitabın Batı`daki bütün kütüphanelerden neden ortadan kaldırıldığını daha iyi anlıyoruz. Kanımızca kitap, sözde soykırım iddialarını çürütecek en önemli belgedir. Bu nedenle Kaynak Kitaplar yönetimi, kitabın Türkçeye çevrilmesiyle yetinmemiş, onu İngilizce, Almanca ve Fransızcaya çevirerek bütün ilgililere göndermiştir. Kitabın Ermenice, Çince, Arapça, İspanyolca dillerine de çevrilerek sürdürüleceği anlaşılıyor.
Uluslararası faaliyet gösteren Ermeni lobilerinin sözde soykırım iddiaları, Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni tarafından yalanlandı. Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Ermeni meselesi ile ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu rapor gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kaçaznuni'nin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor, Türk Hava Kurumu (THK) tarafından Rusça'dan Türkçe'ye tercüme edilerek kitap haline getirildi. Kitapta yer alan bilgiler Türkler'in Ermeni soykırımı yaptığı iddialarını kesin bir dille yalanlarken, kitap Türkiye genelindeki bütün kütüphanelere ulaştırıldı. Kaçaznuni'nin yakın tarihe ışık tutan belge niteliğinde sözlerinin yer aldığı kitap, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı nasıl bir ihanet içinde olduklarını da gözler önüne serdi.
Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya kamuoyunu baskı altına almaya çalışan Ermenilerin bütün tezlerini çürüten ilk başbakanları, 128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere veriyor:
ERMENİSTAN’IN İLK BAŞBAKANI OVANES KAÇAZNUNİ SAMİMİ OALRAK DOĞRULARI SÖYLEMİŞTİ:
“TÜRKLERE BİZ SAVAŞ AÇTIK “OPERASYONA KATILDIK“
1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya'da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem de Türkiye'ye karşı gerçekleştirdikleri askerî operasyonlara aktif biçimde katıldı.
BARIŞI SABOTE ETTİK
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türkler'in düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye'den "denizden denize Ermenistan" talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye'ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika'ya resmî çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler'le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
GERÇEKLERİ GÖREMEDİK
Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya'ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan'ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
AKLIMIZ DUMANLANMIŞTI
Biz Ermeniler kayıtsız şartsız Rusya'ya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin Ermenistan'ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
TÜRKLER DOĞRU YAPTI
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Kızgınlık ve korku içinde bulunan biz Ermeniler, 'suçlu' arıyorduk ve bu suçluyu Rus Hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus Hükümeti'ne karşı dünkü inancımız ne denli körü körüne ve temelsizse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.
BARIŞ TEKLİFİNİ REDDETTİK
1914-1918 yıllarında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, direnerek iki yıl içerisinde tekrar kendilerine geldiler. Yeni genç ve milliyetperver duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadolu'da kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiye'de millî bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı. Onlar küçük Asya'da istiklâllerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Antlaşması'na askerî güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler. Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesinlikle başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimali vardı.
HERKES BİZİ KANDIRDI
"Kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) millî psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır. Sanki uzak görüşlü olmamız bir kahramanlıktı, çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti. Oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık."
BARIŞI SABOTE ETTİK
Osmanlı'dan, Akdeniz'e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletlerinin bize vaat ettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik” . (
HAKLILIĞIMIZ YETERİ KADAR DUYURAMAMIŞIZ.
Ülkemiz bu konuda ne yazık ki, çok ihmalkâr davranmış, Ermenilerin yaptığı gibi uzun bir süreç içinde, Türklerin haklılığını, Ermenilerin ihanetini anlatan belgeleri yeteri kadar toplayamamış, yabancılara yeteri kadar tanıtamamıştır.
Osmanlı, Avrupalılara karşı yaptığı anlaşmalarda yabancı dil bilen (İngilizce, Almanca, Fransızca) eleman bulmakta zorluk çeker, Osmanlı’yı savunması için çok iyi yabancı dil bilen Ermeni, Rum, Yahudi gibi azınlıkları kullanırmış. Tıpkı Osmanlı gibi, AKP de iktidara geldiği 2002 yıllarında, AB komisyon ve temsilciliklerinde yeterli yabancı dil bilen eleman sıkıntısı çekmiştir. Ne ki, eskiden Batı nın birçok şehirlerinde bulunan başkonsolosluklara yeteri kadar yabancı dil bilmeyen elemanlar atandığını gazeteye yansıyan haberlerden, Avrupa’da çalışan gurbetçi işçilerden çok duymuşuzdur. İşte böylece 80-90 yıllık zaman içerisinde, şimdilerde başımıza bela olmaya başlamış, soykırım olaylarını Batılılara karşı yeterli tanıtımı yapamamışız. Oysa Ermeniler sınırsız para, yayın araçları ile sürekli tezlerini yaymışlar gündemde tutmuşlar; aleyhlerine olan belgeleri de yok etmekteler, dünyaya tezlerini kabul ettirmek için sürekli çaba gösteriyorlar. Kendi Başbakanları Ovanes Kaçaznuni’nin sözlerini bile kendi ülkelerinde yasaklamışlar. Biz ancak yakın zamanlarda, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin, haklılığımız kanıtlayan çok önemli tarihi belgeyi ancak yakın zamanda bulabilmişiz. Çağımızda, tanıtım, propaganda, karşı tarafı ikna etmek çok önemlidir.
Şimdi burada bu eleştirilerimizin hiç de yanlış olmadığını, tanıtımdaki ihmalimizi, Bu konuda AKP yöneticilerinin olaylara, dış politika konularına, Ermeni soykırım taleplerine yeteri kadar vakıf olmadıklarını, dışarıda ilgisiz kaldıklarını gösteren tek bir örneği sizinle paylaşmak isterim.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan başkanlığında bir heyet 13 Şubat 2010 da İsveç’i ziyaret ediyor. Stokholm’de gazeteciler Murat Mercan’a İsveç Parlamentosu’na sevk edilen soykırım tasarısı konusunda ne düşündüğünü soruyorlar. Mercan’ın bu tasarıdan haberi yok. Gazeteciler sorunca öğreniyor. Ne var ki konu Türkiye’ye taşınmıyor. Ankara, ABD’deki tasarıyla ilgilenirken İsveç’teki tasarıyı kimse ağzına almıyor. Böyle ciddi bir olayda, aleyhimize oylanabilecek konu hakkında TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı nasıl olurda bilgilendirilmez, bilgi almadan yola çıkar. En azından, Ovanes Kaçaznuni’nin çok önemli raporu ve öteki belgeler İsveç dilinden, İngilizce basılıp İsveçli parlamenterlere dağıtılamaz mı? Bu nasıl bir ilgisizlik. Komisyon başkan ve üyeleri bu tür gezilerde ve sorunlarda İsveç’teki elçimizden yeteri kadar bilgi alıp yola çıkamaz mıydı? Demek ki böyle komisyonlar, bu tür siyasi konulardan habersiz turistik semahata çıkar gibi gidiyorlar.
İsveç Parlamentosu’nun aleyhimize bir oy farkla kararı belli olunca Başbakan, İsveç seyahatini iptal ediyor. Stokholm’deki büyükelçimiz geri çağırılıyor. Hepsi göstermelik. İş işten geçmiş, AKP-RTE sadece görüntüyü kurtarmaya çalışıyor.
Bir kitapta, Taşnak Partisi`nin Karşı Devrimci Rolü(1914-1923) adını taşıyor ve içinde ünlü Ermeni tarihçi A.A. Lalayan`ın iki önemli uzun incelemesi yer alıyor. Lalayan`ın yaptığı bu çalışmanın ilki 1936 ve ikincisi 1938 yılında Rusya`da Devrimci Doğu ve Tarih Notları dergilerinde yayımlanmış, nitelik olarak her iki yazı birbirini tamamlamaktadır. Ermeni tarihçi A.A. Lalayan, 1914-1923 yılları arasında Türk-Ermeni ilişkilerini Ermenistan devletinin arşivinde bulunan belgelere dayanarak açıklıyor. Lalayan, Taşnaksutyun gerçeğini Taşnak belgeleriyle ortaya koyuyor. Sözde Ermeni meselesinin içyüzünü gözler önüne seriyor. Bu kitapta 1914-1923 yılları arasında, faaliyetini sürdüren Taşnak Partisi`nin büyük devletlerle ilişkileri, Denizden Denize Ermenistan Projesi adı verilen büyük projenin arkasındaki emperyalist güçler, Taşnakların etnik temizlik politikaları, Taşnak gönüllü hareketinin silahlı eylemleri ve hatta bu eylemlerin Ermeni halkına karşı uygulanması da gözler önüne seriliyor.
İşte, Lalayan`ın, Batı`da Türkiye aleyhine yürütülen sözde Ermeni soykırımı tezini altüst edecek saptamaları:
1-Taşnaksutyun Partisi, I. Dünya Savaşı`nın çok öncesinde Ermeni ticaret ve sanayi burjuvazisi için pazar yaratmak amacıyla Türkiye topraklarının bir kısmını işgal etme ve Denizden Denize Büyük Ermenistan Projesi`ni gerçekleştirme hayaline kapıldı.
2-Taşnak Partisi, Ermeni kitlelerini milli motiflerle aldatarak Türklere saldırmaya ve imha etmeye doğru yönlendirdi.
3- Çarlık Rusya hükümeti Türkiye`nin Doğu Bölgesi`nde bir dayanak yaratarak boğazları ele geçirmek ve Akdeniz`e inmek için Ermenileri kullandı.
4-Ermeni gönüllü birlikleri, bu amaçla Çarlık makamları tarafından örgütlendi ve Taşnak gönüllü hareketi, on binlerce Türk köylüsünü katletti ve onların varlıklarını da yağmaladı.
5-Taşnaklar bu uygulamalarıyla karşılıklı kırımı ateşlediler ve kendi amaçları uğruna Ermeni halkını da feda ettiler.
6-Daha sonra, Bağımsız Ermenistan döneminde Taşnaklar bu kez bu amaçlarla İngiliz, Fransız ve ABD emperyalizmine alet oldular. Bu dönemde Taşnaklar yüz binlerce insanı katlettiler, 30 aylık Taşnak iktidarı sonunda Ermenistan`daki Türk nüfusu % 77, Kürt nüfusu % 98, Yezidiler ise % 40 oranında azaldı.
7- Taşnaklar ayrıca, yüzlerce yıldır birlikte yaşadıkları Türklere karşı savaşmak istemeyen Ermenilere inanılmaz işkencelerde bulundular. Bu önemli kitap, Rusçadan dilimize E. Kur. Alb. Kayhan Yükseler tarafından kazandırılmıştır.
Stanford J. Shaw , (d. 5 Mayıs 1930, Minnesota; ö. 16 Aralık 2006, Ankara). ABD'li tarihçi. Osmanlı tarihi ve Ermeni Soykırımı alanında yaptığı çalışmalarla tanınan ve 1977 yılında "Ermeni soykırımı yoktur" dediği için Ermeniler tarafından tehdit edilerek, evi kundaklanan ABD'li tarihçi. Bernard Lewis (doğumu 31 Mayıs 1916, Londra, İngiltere), Princeton Üniversitesi'nde profesördür. İslam tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush'un danışmanlarındandır.
Cevat KULAKSIZ
DİPNOTLAR
1-Bu rapor aynı yıl THK (Türk Hava Kurumu) tarafından Rusça'dan Türkçe'ye tercüme edilip kitap haline getirilmiştir...
Kaynak: Mustafa Ünsal Kafkas Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü 31 Aralık 2008 (Burhanettin Aydın 11.09.2006 İHA)
2-Milliyet’te Melih Âşık’ın “İsveç de giydirdi” başlıklı, 12.3.2010 günlü yazısı
3-Murad Kılıç http://www.facebook.com/topic.php?ui...815&topic=9502
0 yorum:
Yorum Gönder