Çarlık ve Ermeni arşiv belgeleri, Ermeni çetelerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında yaptıkları Kürt katliamını, tartışmaya yer bırakmayacak bir açıklıkla ortaya koyuyor. Bu yüzden, Osmanlı’ya karşı Ruslarla işbirliğine sıcak bakan ayrılıkçı Kürt aşiretleri bile Ermenilerle yan yana gelmekten şiddetle kaçınmışlardı. Bir aşiret hariç: Barzaniler. Molla Mustafa Barzani’nin büyük kardeşi Ermeni Çeteci Andranik’e yardıma koştuğu yıllarda da Taşnaklar Ermenistan illerinde Kürt katliamına devam ediyorlardı...
Barzani aşireti, son dönemde ABD’nin Kuzey Irak’ta kurduğu kukla devletin en temel dayanağı olarak sık sık gündeme geliyor. Özellikle ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından Barzaniler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgedeki baş piyonu oldu. Tarihin sayfalarını araladığımız zaman, Barzanilerin bugün oynadığı rolü Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında da oynadığını görüyoruz.
Batılı emperyalist devletlerin ve Çarlık Rusyası’nın Osmanlı topraklarını paylaşma stratejisinde Taşnaklara önemli bir misyon düşüyordu. Rus devlet arşivlerindeki belgeler, bu stratejinin taşeronluğunda Taşnakların yanına Barzani aşiretinin de kullanıldığını gösteriyor. Kürt aşiretlerinin önemli bir kısmı Türk hükümetinin yanında yer alırken Barzaniler, Ermeni çeteleriyle de işbirliği içinde emperyalist devletlerin safında Türk ordularına karşı savaştılar.
BÖLÜCÜLÜKTEN İDAM EDİLDİ
Musul vilayetinde bulunan Barzan aşireti, uzun yıllar boyunca ayrılıkçı faaliyetler ve ayaklanmalar nedeniyle Osmanlı hükümetiyle sık sık karşı karşıya geldiler. Birinci Dünya Savaşı’na doğru 1914 yılında aşiretin reisi Şeyh Abdüsselam, İran Azerbaycanı üzerinden Tiflis’e kaçmış ve burada Çarlık Rusyası’nın yetkilileriyle görüşerek Türkiye’ye karşı savaşta Ruslar’dan destek ve yardım sözü almıştı. Hatta 150 ruble maaşa bile bağlanmıştı.
Şeyh Abdüsselam, Musul’a dönerken diğer Kürt aşiretlerinin yardımıyla Türk makamları tarafından yakalandı. Türk makamlarına yardım eden Kürt aşiretleri daha sonra Rus orduları tarafından cezalandırıldı. Şeyh Barzani ise 14 Aralık 1914’te (başka anlatımlara göre Ocak 1915’te veya 1916 yılında) “bölücülük yaptığı, 30 güvenlik yetkilisini şehit ettiği ve hükümete karşı isyan hazırlığı içinde olduğu” gerekçesiyle idam edildi.
Ondan sonra aşiretin başına Mesut Barzani’nin babası olan Molla Mustafa Barzani’nin ağabeyi Şeyh Ahmet geçti. Şeyh Ahmet, Şeyh Abdüsselam’ın büyük oğluydu.
RUS VE İNGİLİZ KONSOLOSLARININ BARZANİLERE İLGİSİ
Rus devlet arşivlerindeki belgeler de Barzanilerin bu faaliyetlerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Barzaniler, daha 1912 yılının sonlarında, himayesi altına girmek için Ruslara başvurdular.
Şeyh Abdüsselam, Şeyh Taha’ya gönderdiği mektupta da Rusların Kürtlerin kurtarıcısı olacağını, Ruslarla iyi ilişkiler kurması gerektiğini belirtiyor. Şeyh Barzani, Talat Paşa’ya gönderdiği bir telgrafta ise ayaklanmaları Rusya’nın Musul Konsolosu’nun öğütleriyle organize ettiğini söylüyor. Tabi Şeyh Barzani, diğer taraftan İngiliz desteğini almak için de çabalıyor.
Kafkas Askeri Bölgesi Kurmay Başkanlığı’ndan Tümgeneral Yudeniç’in 27 Mayıs 1913 tarihinde Tiflis’ten Genelkurmay İdari Başkanlığı’na “gizli” kaydıyla gönderdiği raporda ayrılıkçı Kürt aşiretleri içinde iki eğilimin olduğu belirtiliyor. Birinci grup İngiliz güdümündeyken, diğer grup Rusya’nın yardımını aramaktadır. Rusya’nın Musul’daki konsolos yardımcısı Kirsanov’un aynı raporda aktarılan anlatımına göre Barzaniler, birinci grubun başını çekmektedir. “Birjevıe Vedemosti” gazetesinin bölgedeki muhabiri Berezovskiy ise Diyarbakır’daki Rus diplomatı N. S. Vışinskiy’e Musul’daki İngiliz Konsolosluğu’nun şüpheli ve ikili bir rol oynadığını belirtiyor. İngilizler, kendisini dost gibi gösterip bütün gücüyle Ruslara karşı çalışmakta, Rus etkisini kırmaya çalışarak Kürtleri ve Ermenileri onlara karşı silahlandırmaktadır.
“ŞEYH BARZAN’I TÜRKİYE’YE GÖNDERMENİN TAM ZAMANI”
Rusya’nın Urimiye’deki konsolos yardımcısı Vvedenskiy’in Tahran’a gönderdiği 21 Temmuz 1914 tarihli gizli telgrafta ise Barzanilerle ilgili şu satırlar dikkat çekiyor:
“Şeyh Barzan’ın (Şeyh Abdüsselam kastedilmektedir-MP) Türkiye sınırlarına gönderilmesinin tam zamanı olduğu fikri kabul görmedi mi? Ufak miktarda silah ve mermi desteği yapıldığı takdirde Türkiye’yle savaş durumunda onun yardımı faydasız olmayacaktır.”
30 Temmuz 1914 tarihli başka bir belgede de İran’da görev yapan Rus Albayı A. İ. İyas, Barzani aşiretinin Türk ordularının cephe gerisinde ayaklanma ve karışıklık çıkartmak için kullanılabileceğine işaret ediyor. Türkiye’nin Tahran elçisi, İran’daki Rus diplomatların bu faaliyetlerinden rahatsız olmuştur. Türk elçisi, Eylül başında Rus temsilcileriyle yaptığı görüşmede Hoy ve Urimiye’deki Rus konsoloslukların desteğiyle Şeyh Abdüsselam Barzani’nin Türkiye’ye karşı giriştiği düşmanca hareketleri protesto ediyor.
Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, Savaş Bakanı Suhomlinov’a gönderdiği 23 Temmuz 1914 tarihli gizli bir mektupta, Türkiye Kürtlerine Abdürrezak Bey ve Şeyh Barzan aracılığıyla etki edebileceklerinin altını çiziyor. Raporda her iki aşiret reisinin o anda Kafkasya’da yaşadıkları da belirtiliyor. Yetkili, yukarda anılan aşiret reisleri aracılığıyla Türkiye Kürtleri arasında ajitasyon faaliyeti yürütmek için erken olduğunu, Türkiye’nin daha tam tavrını belirlemediğini, ancak hazırlıklar yapılarak ihtiyaç olan silah ve mühimmatın nasıl aktarılacağının tespit edilerek, gerekli durumda sevkiyatın hemen yapılabilmesi lüzümunu ifade ediyor.
“ŞEYH BARZAN TÜRKİYE’DEN İNTİKAM İÇİN HAZIR”
Kafkas Askeri Bölgesi Kurmay Başkanı Yudeniç, 10 Ağustos 1914 tarihli şifreli telgrafında Türklere düşman unsurlar kullanılarak ayaklanmaların örgütlenmesi gerektiğini vurguluyor. Yudeniç’in ifadesiyle Türkiye’den Şeyh Barzan ve İran’dan Şeyh Taha, Türklerden intikam almak için hazırdır. Yudeniç, telgrafında, Ermenileri ve Kürtleri silahlandırmak amacıyla, 25 bin silah ve 20 milyon mermi talep ediyor.
Yudeniç, 18 Ağustos 1914 tarihli raporunda da Türkiye Ermenileri, Kürtleri ve Asurîleri arasında ayaklanma çıkarma konusuna değiniyor. Şeyh Barzan’ın Türklerden intikam almak için yanıp tutuştuğunu belirten Yudeniç, Barzanilerin çıkaracağı bir ayaklanmanın Türklere büyük sorun yaratacağını ve Türklerin önemli bir kuvvetini ayaklanmayı bastırmak üzere kendi üzerine çekeceğini ifade ediyor. Yudeniç, raporunun devamında Kotur Hanı’nın ve Zerza aşiretinin Türkler için ciddi bir tehlike yaratmasa da Barzanilerle ortak hareket ettikleri takdirde Kürtler arasında Türk düşmanlarının sayısının artmış olacağını vurguluyor. Yudeniç, ardından bu Kürt aşiretlerine çok fazla silah ve mermi göndermenin gerek olmadığını, ancak başarılı bir ayaklanmanın örgütlenmesi için küçük bir miktara ihtiyaç olduğunu söylüyor.
“HIRISTİYANLARIN ŞEYHİ” BARZANİ MİSYONER PAPAZLARIYA
Şeyh Abdüsselam, diğer taraftan Osmanlı Devleti’ne karşı İngilizlerle işbirliğinin peşinden koşmaktadır. Kendisini ziyarete gelen İngiliz misyoner papazlarına “Hindistan’a gittiniz, sizi istemedikleri halde orada kaldınız. Oysa biz sizi istiyoruz, neden bize gelemiyorsunuz? Burada her yerde hoşnutla karşılanırsınız” diye sitem ediyor. Şeyh Barzani, ayrıca misyonerlere onlarla birlikte İngiltere’ye gitmeyi teklif etmiştir. Amacı, Canterbury Başpiskoposluğuna uğramak, Başpiskoposu köylerinde okul açmaya ikna etmek, sonra da yardımlarıyla Kürdistan’ın kurulmasına yönelik hazırlıklar yapacağı Windsor’da Kral George’a çıkmaktır.
Şeyh Barzani, bölgedeki Britanya Konsolosluğuyla da sık sık görüşüyordu. Hatta bazı toprakları ele geçirip İngilizlere devretmeyi bile planlamıştı. Lakabı “Hıristiyanların Şeyhi” olan Barzani, Birinci Dünya Savaşı sırasında cihada karşı çıkmış, müritlerinin katılmasını yasaklamış ve cihadı engellemek için güçlü bir biçimde müdahalelerde bulunmuştu. Tabi bu durum, İngiliz misyonerle tarafında büyük takdirle karşılanmıştı.
Celal Bayar da Barzani Aşireti’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler ve Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı ordularını arkadan vurduğunu ifade ediyor. Osmanlı arşivlerinde bu işbirliğini kanıtlayan belgeler bulunuyor.
BARZANİLER ERMENİ ÇETELERİNİN İMDADINA YETİŞİYOR
Barzanilerin emperyalistlerle işbirliği Birinci Dünya Savaşı sonrasında da devam etti. Mesut Barzani, “Mustafa Barzani ve Kürt Kurtuluş Hareketi (1931-1961)” adlı kitabında Sevr Antlaşması’nın Kürtler için bir umut yarattığını ifade ederken, Lozan Antlaşması’nı ise “utanç verici” olarak niteledi. Ancak Mesut Barzani’nin kitabında babasının ağzından aktardığı aşağıdaki satırlar, aşiretin o dönemde oynadığı rolü göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır:
“Barzaniler, Asurilerin yanında Ermenilerle de sıcak ilişki içindeydiler. Bu noktada Ermenilerle ilişkiler bağlamında bizzat Barzani’den (Molla Mustafa Barzani-MP) dinlediğim bir olayı aktarmak istiyorum. ‘Ermeniler, 1920-1921 yıllarında soykırıma uğradıkları sırada, Andranik Paşa, Şeyh Ahmet’e (Molla Mustafa Barzani’nin büyük kardeşi-MP) bir mektup göndererek yardım istemişti. Bunun üzerine Şeyh Ahmet, Veli Bey ve silahlı 200 kişiyi gönderme emri verdi. Ben de bu grubun içindeydim. Ermenilere yardım etmek üzere diğer Kürt aşiretlerinin bölgelerinden geçtiğimiz sırada bize ‘Nereye gidiyorsunuz’ diye sorduklarında ‘Ermenileri vurmaya gidiyoruz’ diyorduk. Çünkü, malesef Türk hükümeti birçoklarını bunun Müslümanlarla Hristiyanlar arasında bir savaş olduğuna ve Türkiye’nin İslam adına savaştığına inandırmıştı. Biz Ermenilere yardım ettik ve onları Suriye’ye kadar götürdük. Kurtardığımız aileler arasında Andranik Paşa’nın ailesi de vardı. Türk orduları ile girdiğimiz çatışmalarda 14 Kürt savaşçısını yitirdik.’”
Mustafa Barzani’nin anlatımında iki nokta dikkati çekiyor: Birincisi, Barzanilerin bölgedeki Türk-Kürt ayırt etmeden Müslüman nüfusa karşı şiddetli bir şekilde kırım politikası izleyen Ermeni çetelerinin komutanı Andranik’e yardım etmesidir. İkinci nokta ise bunu diğer Kürt aşiretlerinden gizlemeleri, Ermenilere karşı savaşmaya gittiklerini söylemeleridir.
Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Kürtlerin önemli bir kısmı Türkiye’nin cephesinde yer almış ve süreç içerisinde bir millet olarak kaynaşma iradesiyle ortak vatanın kuruluşunda kan dökmüşlerdi. Tabi bu süreçte Ermeni çetelerinin faaliyetlerinden bölgede en fazla muzdarip olanların başında Kürtler geliyordu. Bu olgu, Türkiye’nin karşısında saf tutan ayrılıkçı Kürt aşiretleri ve liderleri tarafından da net bir şeklide ifade edilmektedir.
“ERMENİ ÇETELERİ, KÜRTLERE KARŞI ZEHİR FIŞKIRTMIŞTIR”
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ayrı bir Kürt devleti kurulması için faaliyet yürüten, İttihat ve Terakki’nin keskin muhalifi, Kürdistan Teali Cemiyeti’nin aktif üyelerinden, Koçgiri İsyanı’nın liderlerinden ve bizzat Mustafa Kemal’in emriyle tutuklanmış olan ve hatta Ermenileri Kürtlerin ırkdaşı olarak gören Nuri Dersimi’nin ilk defa İsveç’te yayımlanan hatıralarında Ermeni çetelerinin faaliyetleriyle ilgili yazdıkları, Barzanilerin Andranik’in yardımına koşmalarının ne anlam ifade ettiği açısından çarpıcıdır.
Dersimi, meselenin 19. yüzyılın sonunda Ermeni çetelerinin Ruslardan aldıkları destekle gerçekleştirdikleri tecavüzlerle ortaya çıktığını belirtir. Dersimi’nin ifadesiyle Taşnaklar uzun yıllar boyunca yayın organlarında Kürtlere karşı kin ve düşmanlıklarını gizlememişler, Kürtlere karşı zehir fışkırtmışlar ve yaptıkları katliamları kahramanlık olarak nitelemişlerdir.
Türkiye karşıtlığını gizlemeyen Dersimi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Cephesi’nde bulunmuş ve hatıralarında Barzanilerin yardımına koştuğu Ermeni çetelerinin cins, yaş ayrımı yapmadan Kürtlere karşı başvurdukları vahşi katliam metodlarını ayrıntılarıyla anlatıyor. Buradan kısa bir bölüm aktarıyoruz:
“YÜZBİNLERCE KÜRDÜN KANINA SEBEBİYET VERDİLER”
“Ermeniler, ‘Ey Kürtler, nere gitseniz bizden kurtulamazsınız’ diye hücum etmişlerdi. (...) Harp devam ettiği müddetçe Ermeni silahlı kuvvetleri Kürtlere, Kürt köylerine, kadın ve kızlarına bila merhamet saldırış yaparak yüzbinlerce Kürdün kanına sebebiyet vermiş oldular. Bu harp sırasında Ermenilerin Kürdistan mıntıkasında irtikab etmiş oldukları cürümler haddini aşmış ve bir çok Kürt ocakları sönmüş ve bu cerayimi vahşiyeden evlatlarını kaybeden anneler, kocalarını ölmüş gören gelinler hep kara giymişlerdi. Babaları Ermeniler tarafından öldürülen binlerce öksüz Kürt yavruları harabe damların duvarları önünde aç ve çıplak dilenmiş ve en son açlıktan ölmüşlerdi. (...)
“[Ermeni çeteleri] gebe kadınların karnını deşerek ruşeymlerini yerlere dökmüş, memedeki çocukları süngülere takmış, kestikleri Kürtlerin derilerinden cep yapmak gibi türlü zulüm ve vahşetler yapmış, (...) henüz memede olan çocukların karınlarını yarıp tuzlatmış ve bazen de bir süt emen çocuğun başını keserek annesinin karnına sokmuş, insanlığa ve akla sığmayacak eziyetlerle Kürdistan’dan yüzbinlerce Kürdü yakmışlardır.”
Dersim’in önemli Kürt aşiret reislerinden Seyit Rıza ise şu olaylara tanık olduğunu anlatıyor:
“Gayet büyük ve tamamen ahşaptan mamul bir binanın içerisinde binlerce erkek, kadın, kız, çoluk-çocuğun mezkur binaya doldurularak müthiş bir surette ateşler ve canhıraş bir tarzda ateş dumanları içerisinde yanmakta olduğunu ve mezkur binanın dış kapısı altında bir çay gibi kan ve yanmakta olan zavallıların suları akmakta olduğunu gözümle gördüm. (...) Binlerce felaketzede insanların Kürt olduklarını ve hiç olmazsa insan olduklarını görerek ve bilerek hüngür-hüngür ağlamaktan kendimi zapt edemedim.”
Nuri Dersimi, Kürtlerin felaket ve sefaletini tasvir etme lüzumunu Alman veya Amerikan misyonerlerinin vicdanlarında hissetmediklerini, Ermeni katliamlarından Kürtlerin mesul tutulduğunu ama Kürt katliamlarından asla Ermenilerin sorumlu sayılmadığını vurguluyor.
“SOYUMUZU SOPUMUZU KAZIYIP YOK ETMEK İSTİYORLARDI”
Birinci Dünya Savaşı’nı yaşamış ve hatta Çarlık Rusyası’nın askeri okullarında eğitim görüp Rus ordusunda subay olarak görev yapmış olan Kürt Brukan Aşireti’nin reisi Kinyas Kartal ise Ermeni çetelerinin Müslümanları bölgeden söküp atmak istediklerini, köyleri basıp, ev ve ekinleri yaktıklarını anlatıyor:
“Bu çetelerden birisi bir gün (1917-1918) bizim aşiretin köylerinden Zeve’ye geldi. Kadın erkek, çoluk çocuk ne varsa hepsini katlettiler. Canlı varlık bırakmadılar. Bütün evleri ve tarlaları yaktılar. Bizim aşiretin yaşlılarından Kafkasya’daki Zeve köyünde Ermenilerin yaptığı katliamı bilmeyen yoktur. Bu acı hatıranın ağıtları bile vardır.
“Ermenilerin bize yaptığı asıl büyük mezalim İran’dan geçerken yol boyunca oldu. Hiç beklenmedik bir anda çeteler saldırıya geçerlerdi. Geceleri çadırları basar sırf öldürmüş olmak için ateş ederlerdi. Hayvan sürülerimizi toplu halde imha eden Ermeni çeteleri hatırlıyorum. Adeta soyumuzu sopumuzu kazıyıp yok etmek istiyorlardı.”
TAŞNAKLARLA İŞBİRLİĞİNE KARŞI KESİN TAVIR
Barzaniler dışındaki Kürt aşiretleri, Ermenilere yardım etmek şöyle dursun, yan yana gelmekten bile şiddetle kaçınmışlardır.
Çarlık arşivlerindeki bir belgeye göre Rusya’nın Erzurum Başkonsolosu Adamov’la 1914 Haziranında bir görüşme yapan Hayderan aşireti şeyhleri, Ruslarla işbirliğine yanaşmakla birlikte Taşnaklarla ilgili kesin olumsuz bir tavır takınırlar. Bir Sovyet yetkilisi ise Ankara’dan yazdığı 3 Şubat 1923 tarihli raporda Birinci Dünya Savaşı sırasında bulunduğu işgal bölgelerinde görüştüğü Kürtlerden devamlı olarak şunları duyduğunu aktarıyor:
“Ruslardan korkmuyoruz. Ancak bizi öldüren, kadınlarımızın onurunu ayaklar altına alan Ermenilerden korkuyoruz, siz Ruslar da buna göz yumuyorsunuz.”
Buna benzer tepkiler, İngiliz belgelerine de yansımıştır. Bu belgelere göre Kürt aşiretleri, bölgede Ermenilerin yönetici unsur olarak kendilerine dayatılmasından dolayı kızgındırlar ve bunun yalnızca şiddeti doğuracağını belirtmektedirler. Böyle bir durumda en güçlü işgal ordasu bile barışı sağlayamayacaktır. Kürt aşiretleri, diğer taraftan Ermeni çetelerinin Adana’daki varlığından ve davranışlarından ise acı içinde bahsetmektedirler. Haftalık yayınlanan Kürdistan dergisinin 1919 yazında çıkan bir sayısında Bitlis ve Van’da Ermeniler tarafından katledilen Kürtlerin sayısı yaklaşık yüz bin olarak belirtiliyor.
Aynı şekilde önde gelen ayrılıkçı Kürt aşiret reisi ve şeyhlerinin Şam’da çıkan “Aş-Şaab” gazetesinde yayımlanan mektuplarında, Taşnakların Kürtleri aldattığı, Kürtlerin köle olacağı Ermeni yurdu için savaşta, Türklere karşı onları bir silah olarak kullanmaya çalıştıkları ifade ediliyor.
Yukarıdaki olgular, Barzanilerin neden Kürt aşiretlerinden gizleyerek Ermeni çetelerine yardım ettiklerini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Barzaniler, düşman Rus ordularıyla işbirliği içine girmenin ötesinde ayrılıkçı, Türkiye karşıtı Kürt aşiretlerinin bile tepkisini çekebilecek bir eylem içerisinde bulunmuşlardır.
ÇARLIK VE ERMENİ KAYNAKLARINDA KÜRT KAYIPLARI
Çarlık Kafkas Ordusu Karargâhına bağlı askeri mahkemede görülen bir dava, Kürt nüfusun maruz kaldığı mezalimin boyutlarını farklı bir gözden yansıtıyor. Ermeni gönüllülerinin yargılandıkları davanın karar metni, insanın tüylerini ürpertiyor:
“Azerbaycan-Van Birliğine bağlı Kolordu Mahkemesi, 1916 yılı 10 Eylül günü, gereken heyet toplanarak, 3’üncü ve 4’üncü Ermeni Gönüllü Birliklerine bağlı Ermeni gönüllülerden sanıklar Seno Arutunyan, Hay (hem de Ayk) Ohanyan ve diğerlerinden oluşan toplam sekiz kişiyle ilgili davayı görerek; onları Kürt kadın ve kızlara tecavüz, 26 kadın ve çocuğa kasıtlı olarak işkence etme ve ölümcül yaralayarak öldürme konusunda suçlu bularak, adı geçen sanıkların tümünün asılarak idam edilmelerine ve tüm imtiyazlarının alınmasına karar verdi.”
Ermeni gönüllülerini silahlandıran ve kullanan Çarlık ordularının bile mahkeme kararıyla kayıt altına aldığı bu tür katliamlar, Barzanileri Ermeni çetelerine yardım etmekten alıkoymamış. Ermeni milliyetçilerinin yayın organı olan Mşak gazetesinde Kürtlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslara ve Ermenilere karşı nüfusunun dörtte üçünü kaybettiği, yüzlerce köyünün yerle bir olduğu ifade edildikten sonra bir Ermeni gönüllü birliği komutanının şu sözlerine yer veriliyor:
“Bence savaş sırasında Kürtler her şeylerini kaybetti. Eğer bizim güçlerimize karşı savaşmaya devam ederlerse, Doğu Kürdistan ve Diyarbakır bölgesindeki arda kalan zavallı Kürtlerin sayısı 250000’i geçmeyecek.”
Ermeni çetelerinin Kürtlere yönelik katliam politikaları sadece Birinci Dünya Savaşı’yla da sınırlı değil. Barzaniler, Andranik’e yardım gönderdiği dönemde Ermenistan sınırları içerisindeki Kürt nüfusu, etnik temizlik politikası sonucunda Ermeni tarihçi Lalayan’ın verdiği istatistike göre yüzde 98 azaldı. İki buçuk senelik Taşnak iktidarında 1918’de 25 bin olan Kürt nüfusu, 1920’de 500’e düştü.
ERMENİ MİLLİYETÇİLERİNİN KÜRTLERE HAKARETLERİ
Ermeni çetelerinin Kürt nüfusa yönelik bu katliam politikalarında Ermeni milliyetçiliğinin Kürtlere bakışı da önemli rol oynamış ve bu saldırıların zeminini hazırlamıştı. Ermeni milliyetçiliğinin ilk teorisyenlerinden Grigori Yeremeyeviç Artsruni, 11 Mayıs 1879 tarihinde Tiflis Zanaatkârlar Kulübü’nde Ermenice olarak verdiği ve daha sonra “Türkiye Ermenilerinin Ekonomik Durumu” başlığıyla kitap olarak basılan derste Kürtlerin vahşi olduğunu, geçmişe, tarihe, edebiyata sahip olmadıklarını ifade ediyor. Ermeni liberalizminin fikir babasına göre doğa, bütün halklara aynı yeteneklere sahip beyin vermemiştir, Türklerin ve Kürtlerin dilleri, kültüre ve medeniyete eğilimleri yoktur. Bu yüzden insanlığın genel mutluluğu için kültüre yatkınlığı olmayan halklar, kültürlü halklar tarafından yutulmalı, güçlü halkların etrafında toplanmalı ve sonunda onlara karışmalıdır.
Taşnakların da ideolojik önderi olan Artsruni, Ermeni milliyetçiliğinin ideolojik temellerini attığı kitabında Kürtleri göçebe olarak tanımlar ve en önemli meşguliyetlerinin yağma olduğunu belirtir. Ona göre Kürtler, Ermenilerin en güvenilir uşağı olmuştur, ancak uygun bir fırsat bulduğunda efendisinin evini terk etmiş, eşkıyalara katılarak efendisinin evini yağmalamış, onu öldürmüş, eşine, kızlarına tecavüz etmiş, mallarını çalmış, evini yerle bir etmiş, bağını, tarlasını yakmıştır.
Sovyet Ermenistanı’nın önemli devlet ve bilim adamlarından A. B. Karinyan’ın Taşnakizmin “temel İncili” olarak nitelendirdiği bu kitapta Kürtler, sinsi eşkiyalar olarak nitelendiriliyor.
Ermeni milliyetçiliğinin şoven bakış açısını göstermesi açısından Viktor Gordon’un 1962’de Paris’te yayımlanan “Şovalye Ale Emat” isimli romanındaki satırlar da dikkat çekici. Romanda bir Kürt aşiretini ziyaret eden iki Ermeniye aşiret reisi, 6 karısından birini bir geceliğine vermektedir. Kadın, bu iki Ermeniden o gece hamile kalacak ve böylece iki erkek çocuğu olacaktır. Bu da aşiret reisine büyük bir şeref verecektir.
YİTEN KİMLİKLER VE AHLAKİ DEĞERLER
Barzanilerin Ermeni çetelerinin yardımına koşması, bütün bu olgular değerlendirildiğinde emperyalist planlarda oynanan rolün dibe vurduğu yeri göstermesi açısından önemli. Emperyalizmle işbirliği, başka hiçbir kimlik ve ahlaki değer bırakmıyor. Geriye kalan sadece üstlenilen “görevi” yerine getirmektir. “Görev” için feda edilmeyecek hiçbir şey yoktur. Aynı Büyük Ortadoğu Projesi’nde üstlenilen görev gibi.
Barzaniler, bu sefer ABD’nin kukla devletinin baş rol oyuncusu. Ermeni çetelerinin lideri Andranik’in kurtarıcılığına soyunmanın, bölge halklarını arkadan vurmak anlamına gelmesinin yanında Kürt halkının en basit çıkarlarıyla bile bağdaşmadığı, hatta buna ters düştüğü açık. Barzanilerin kukla devletin bekçiliği de bu temelde değerlendirilmeli ve en başta Kürtlere karşı bir hareket olduğu görülmeli.
-------------------------------
Andranik Ozanyan, ‘Kürt ve Türk katili, korkunç bir canavar’
Andranik Torosoviç Ozanyan, Şubat 1865’te Şebinkarahisar’da doğdu. 1890’lı yılların başında Ermeni çetelerine katıldı. Andranik’in çetesi, Türk ordularıyla sadece 1904 yılında otuzun üzerinde çatışmaya girdi. Birinci Balkan Savaşı sırasında Bulgaristan’da Ermeni gönüllü birliklerini örgütleyerek Türkiye’ye karşı savaştı. Birinci Dünya Savaşı’nda Birinci Ermeni Gönüllü Birliği’nin komutanlığını yaptı ve Rus ordularının yanında yer aldı. Vladikafkaz’da çıkan Trek gazetesinin 10 Ağustos 1916 tarihli sayısında Andranik’ten şöyle bahsediyordu: “O, Türkler için yolu boyunca sadece başıbozukların (Düzensiz Kürt birlikleri kastedilmektedir-MP) cesetlerini bırakan büyük, korkunç bir canavardı. (...) Onun ardından savaş meydanında oluk oluk Türk kanı akardı.” Bir Amerikan Ermenisi olan William Saroyan, Arap Lawrence’ın Arabistan’da oynadığı rolü Andranik’in Türkiye’de oynadığını belirtir. Saroyan’a göre Batılı emperyalislerin çıkarları için Andranik, Türk ordularına karşı savaşmış, Batılı devletler onu Ermenilere özgürlük verileceği sözleriyle kandırmıştır. Andranik, daha sonra yurtdışına kaçtı ve 1927 yılında California’da (ABD) öldü. Bir sene sonra külleri Paris’e getirildi ve orada gömüldü.
(Bkz. Entsiklopediya “Armyanskiy Vopros”, Yerevan, 1991, s.27 vd; Gevorg Garibcanyan, “Andranik Ozanyan-Narodnıy Geroy”, Literaturnaya Armeniya, No.4, Nisan 1989, s.87 vd.; William Saroyan, “Andranik Armyanskiy”, Pro Armenia, No.3, Mart 1993, s.30.)
ÇARLIK GENERALİ BOLHOVİTİNOV’UN RAPORUNDAN:
‘Ermeni birlikleri, Kürt köylerinde hiçbir canlı bırakmadılar’
Rus Kafkas Ordusu’nun Birinci Dünya Savaşı sırasında kurmay başkanı Tuğgeneral L. M. Bolhovitinov’un 11 Aralık 1915 tarihli raporundan:
- “Biz bu bölgeyi işgal ettiğimizde Ermeni birlikleri de Kürt köylerinde taş üstünde taş bırakmadıkları gibi, amansızca hiçbir canlı da bırakmamışlardır. Bu şekilde ihtiraslar körüklenmiş ve iki milliyet arasındaki ilişkiler sonuna kadar gerilmiştir.”
- “Hemen hemen her [Rus] subayı, [Ermeni] birliklerinde sadece gönüllüler değil, komutanların arasında da disiplinsizliğe, itaatsizliğe, iç çatışmalara, entrikalara, böbürlenmelere, korkaklıklara, farklı farklı hırsızlık ve gasp olaylarına ve hatta bizim tarafımızdan işgal edilen Türk topraklarında Müslüman sivil halka karşı tecavüzlere tanık olmuştur. Buna benzer tecavüzlere ve cins ve yaş gözetmeksizin Kürt nüfusunun neredeyse tamamının imhasına yönelik gönüllülerin ele geçirilen yazışmaları ve gönüllülerin faaliyetlerinin çileden çıkardığı tarafsız kişilerin mektupları bulunmaktadır.”
- “Rasul Bey ve akrabası Halil Bey (Kürt aşiret reisleri-MP), bize tam itaat etmelerinden ve alaylarını dağıtma sözünü yerine getirmelerinden dolayı, kişisel güvenlikleri, dokunulmazlıkları ve geçmişte yaptıklarının unutulacağı garantisiyle Iğdır’a gönderilmelerine rağmen daha sonra casuslukla ve ordumuza saldırmakla suçlanarak Erivan Valisi tarafından tutuklanmışlardır. Bu arada, onların Türkiye’de kalan malları, Ermeniler ve Ermeni gönüllüleri tarafından tamamen yağmalanmıştır. Rasul Bey, bu olaya çok kızmış ve bizim tarafımızdan Erivan vilayetine yerleştirilmesine ve devletten emekli maaşı bağlanmasına rağmen serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra, uygun bir fırsatını bularak Türkiye’ye kaçmıştır. (...) Ordu karargâhının dosyalarındaki belgelere göre, Rasul Bey’in akrabalarıyla birlikte bize teslim olduğu dönemde aralarında Sipkan, Haydaran ve Sıraç aşiretlerinden Abdulmecid, İbrahimoğlu ve Hüseyin Bey’in de bulunduğu diğer Kürt beyleri de teslim olmayı planlamaktaydılar. Ancak Rasul Bey’in ve mallarının başına gelenleri öğrenir öğrenmez derhal niyetlerinden vazgeçmişlerdir.”
- “Ermeni halkının Kürtler tarafından tamamen yok edildiğine dair bilgiler, General Nikolayev tarafından bilinmemektedir ve onun açıklamalarına göre Van’dan Teperiz’e doğru yaklaşık 50 000 mülteci yola çıkmıştır ve Kürtler tarafından öldürülenlerin sayısı 100’ü geçmemektedir. Teperiz’den Bergrikale’ye doğru dönüş yolunda hastalıklardan ölen Ermeni cesetlerinin sayısı ise 500’den fazla değildir.”
(Raporun tamamı için bkz. L. M. Bolhovitinov, Ermeni Raporu, Hazırlayan: Mehmet Perinçek, Doğan Kitap, İstanbul, Mart 2009.)
MEHMET PERİNÇEK(Aydınlık,26 Nisan 2009)
dipnotlar
1 Masud Barzani, Mustafa Barzani i Kurdskoe Osvoboditelnoe Dvijenie (1931-
1961 gg.), <<Nauka>>, Sankt-Peterburg, 2005, s.22 vd.; M. S. Lazaryev, Kurdskiy Vopros (1891-1917), İzdatelstvo <<Nauka>>, Moskva, 1972, s. 217 vd., 238 vd., 240, 303, 439; Hulusi Turgut, Barzani Olayı, Doğan Kitap, İstanbul, Temmuz 2008, s.368.
2 Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi (RGVİA) fond 2000, liste 1, dosya 60, yaprak 651-652; Rusya İmparatorluğu Dış Politika Arşivi (AVPRİ) fond “Persidskiy stol”, 1913, dosya 1210, yaprak 717’den aktaran: M. S. Lazaryev, age, s.206 vd.
3 Bkz. B. Nikitine, “Les Kurdes Racontes Par Eux-memes” L’Asia Françaises, 1925, No. 231, s.154’ten aktaran: M. S. Lazaryev, age, s.217, 421 vd.
4 Rapor için bkz. RGVİA fond 2000, liste 1, dosya 7716, yaprak 421, 421 arkası, 422, 422 arkası.
5 RGVİA fond 2000, liste 1, dosya 3851, yaprak 19. Vvedinskiy, daha sonra Barzani aşiretine Rusya’nın yanında savaşa katılma çağrısı içeren bir mektup da göndermiştir. Bkz. AVPRİ fond “Persidskiy stol B”, 1913-1916, dosya 563, yaprak 317’den aktaran: M. S. Lazaryev, age, s.322.
6 AVPRİ fond “Missiya v Persii”, 1914, dosya 85, yaprak 7’den aktaran: M. S. Lazaryev, age, s.296 vd.
7 M. S. Lazaryev, age, s.301.
8 RGVİA fond 2000, liste 1, dosya 3851, yaprak 17, 17 arkası.
9 RGVİA fond 2000, liste 1, dosya 3851, yaprak 36, 36 arkası.
10 RGVİA fond 2000, liste 1, dosya 3851, yaprak 12, 12 arkası, 13.
11 W.A. Wigram-Edgar T. A. Wigram, İnsanlığın Beşiği Kürdistan’da Yaşam, Avesta Yayınları, İstanbul, 2004, s.174, 178, 182, 184, 193, 452.
12 Hulusi Turgut, age, s.350, 356 vd., 367 vd.
13 Masud Barzani, age, s.10 vd.
14 Age, s.26.
15 Hatıralarında geniş yer ayırdığı Ermeni meselesiyle ilgili bölüm için bkz. Vet. Dr. M. Nuri Dersimi, Hatıratım, Roja Nü Yayınları, Stockholm, 1986, s.38 vd.
16 Age, s.46, 48.
17 Age, s.47.
18 Age, s.67.
19 Kinyas Kartal, Erivan’dan Van’a Hatıralarım, [1986], s.3, 11.
20 Adamov’un 19 Haziran 1914 tarihli raporu için bkz. AVPRİ fond “Turetskiy stol (novıy)”, 1914, dosya 5350, yaprak 2-7’den aktaran: M. S. Lazaryev, age, s.219 vd.
21 Raporun ilgili bölümü için bkz. Rusya Toplumsal Siyasal Tarih Devlet Arşivi (RGASPİ) fond 544, liste 3, dosya 122, yaprak 55.
22 Bkz. Ahmet Mesut, İngiliz Belgelerinde Kürdistan (1918-1958), Doz Yayınları, İstanbul, Mayıs 1992, s.53 vd., 76, 85 vd., 99, 120, 135 vd.
23 Bkz. M. S. Lazaryev, Kurdistan i Kurdskiy Vopros (1923-1945), <<Vostoçnaya Literatura>> RAN, Moskva, 2005, s.111.
24 Dava dosyasının tamamı için bkz. RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 1094, yaprak I, 4, 4 arkası, 7-9, 7 arkası-9 arkası; Türkçe tam metni için bkz. Mehmet Perinçek, Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi, Doğan Kitap, İstanbul, Mart 2007, s.92 vd.
25 “Poteri Kurdov V Nastoyaşuyu Voynu”, Armyanskiy Vestnik, 13 Kasım 1916, No. 42, s.15 vd.
26 A. A. Lalayan, Taşnak Partisi’nin Karşıdevrimci Rolü (1914-1923), Kaynak Yayınları, Şubat 2006, s.92.
27 Karinyan’ın bu ifadesi için bkz. A. B. Karinyan, Ermeni Milliyetçi Akımları, Kaynak Yayınları, Mayıs 2006, s.47.
28 Yukardaki ifadeler için bkz. Grigori Artsruni, Ekonomiçeskoe Polojenie Turetskih Armyan, Tipografiya A. Gattsuka, Moskva, 1880, s.23 vd.
29 Bkz. Nuri Dersimi, age, s.69.
14 Kasım 2010 Pazar
ERMENİ VE RUS BELGELERİYLE Barzanilerin Kürtlere ihaneti
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder