4 Kasım 2010 Perşembe

Günümüzün Köpekleri



Hafta sonu bir Çorumlu ile tanıştım, Cumhuriyet okuruymuş, dedi ki:

- Abi sana leblebi yollayacağım..

- Neden?..

- Çorum’un leblebisi ünlüdür.

Ne diyelim:

- Eyvallah...

*

Bir fıkra anlattı Çorumlu... Alevi mahallesinde dolaşırken bakmış, bir kadın, altı yedi yaşındaki çocuğunu çağırıyor:

- Osman... Osman!..

Aleviler, bilindiği üzre, Hasan, Hüseyin, Haydar gibi adları severler de Osman’ı tutmazlar. Bizimkinin garibine gitmiş, merak etmiş, çocuğun anasına sormuş:

- Osman adı nerden geliyor?..

Kadın:

- Bir oğlum oldu, adını Hasan koydum, öldü; ikinci çocuğuma Hüseyin dedim, öldü. Bu üçüncüsünün adını Osman koyayım da ölürse, bizden eksilmesin dedim...

Kara mizahın böylesi ancak Anadolu’dan çıkar; dünyada eşi menendi yoktur...

*

Öyküyü dinleyince Bektaşi’yi anımsadım; Osman’ın anası Baba Erenler’den esinlenmiş...

Bektaşi hastalanmış, ağırlaşmış, kendinden umudu kesince demiş ki:

- Çağırın papazı!..

Çevredekiler şaşırmışlar, Baba Erenler aklını mı yitirdi, papazı ne yapacak?..

Sormuşlar:

- Papazı ne yapacaksın?..

- Çağırın!..

Mahallenin papazı gelmiş; Bektaşi’yi zaten tanıyor, birlikte şarap içiyorlar.

Bektaşi:

- Hıristiyan olmak istiyorum..

- Vay!.. Neden?..

- Mademki öleceğim, bari dünyadan bir gâvur eksilsin!..

*

Bektaşi köyünde cami yokmuş; bizim imamlar paralı devlet memuru ya, köye cami yaptırmak için tutturmuşlar; köy halkı dayanamayıp ‘evet’ demiş; sonra da bir sorun çıkmış:

- Camiyi nereye yapalım, aşağı mahalleye mi, yukarı mahalleye mi?..

- Aşağı mahalleye olsun!..

Törenle temel atılmış; ama, yukarı mahalleliyi bir düşüncedir almış:

- Aşağı mahalleye yatırım yapılıyor, biz açıkta kaldık, ne yapalım...

Mahallenin ileri gelenleri, camiyi yaptıranlara başvurup demişler ki:

- Minaresini de bizim mahalleye dikin!..

*

Çorum’un ünlü bir Koyun Baba’sı var ki söylenceleri dilden dile dolaşıyor. Koyun Baba her gün bir kez koyun gibi melermiş, sanı buradan kaynaklanıyor; üç köpeği varmış: Kara Kadı, Ala Kadı, Sarı Kadı. Bağdat Kadısı yöreden geçerken köpeklerin adlarını duyunca bozulmuş, padişaha başvurmuş. Padişah, Koyun Baba’yı çağırıp sormuş:

- Köpeklerine neden bu adları koydun?

Koyun Baba:

- Kadılar haram helal bilmezler, benim köpeklerim haram yemezler...

Padişah denemeye karar vermiş. Yirmisi helal, yirmisi haram kırk kap yemeği köpeklerin önüne koymuşlar. Hayvanlar helal yemekleri yiyip ötekine dokunmamışlar.

Koyun Baba kendisini padişaha şikâyet eden Bağdat Kadısı’na şöyle bir bakmış, adam sizlere ömür...

*

Çağ değişti, günümüzün köpekleri sürekli haram yiyorlar; ye babam ye!..

Üstelik günümüzde Koyun Baba da yok..

Ama koyun çok...


İLHAN SELÇUK
(4 Haziran 1996 tarihli yazısı)

0 yorum:

Yorum Gönder