Yaşamın şifresi çözülmüş.
Bilim adamları insanın genetik yapısıyla benzerlik taşıyan bir kurtçuğun genetik kodunun dökümünü tam anlamında yapmışlar; küçücük yaratığın gen haritası tümüyle çizilmiş…
Peki, ne olacak?..
Akla gelen her hastalığa çare bulunacak, insan ömrü uzadıkça uzayacak…
Uzayıp da ne olacak?..
Ömer Hayyam diyor ki:
Elimde olsa dünyayı küçümserdim;
İyisine de kötüsüne de yuf çekerdim;
Daha doğrusu bu aşağılık yere
Ne gelirdim, ne yaşardım, ne ölürdüm.
Ömür uzasa bile yaşam nasıl olacak?..
*
Yaşam sözcüğü hayatın karşılığı, ama, ikisinin de yerleri ayrı…
İnsan sevdiğine nasıl seslenir:
- Hayatım!..
Kimse âşık olduğu kadına “yaşamım” demez; ama deseydi, anlamlı olmaz mıydı?..
Ömür, hayatın akışında bir küçük parantezdir; dünden yarına ömür uzuyor, yaşam değişiyor, renkleniyor, zenginleşiyor, derinleşiyor, yoğunlaşıyor; insanın yaşamı doğumundan önce başlayıp ölümünden sonra süregelen zamanın kapsamına yayılıyor.
Geçmiş yüzyıllarda dünyaya gelen insanın evinde kitap var mıydı?..
Radyodan, televizyondan, gazeteden vazgeçtik, 16’ncı yüzyılda Anadolu’da doğan bir çocuk için evren, ailesinden ve köyünden oluşurdu; evde ne tarih kitabı vardı, ne de Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiğine ilişkin bilgiye sahip birisi!.. Şekspir’i 17’nci yüzyıl dünyasında tanıyan kaç kişi yaşıyordu?.. Hamlet’in dramından kimse haberli değildi. Yeryüzü ne zaman kımıldandı?.. Sömürgeciler gittikleri yörelerde yerlileri süngünün ucuyla dürtüyorlardı uyanmaları için… Emperyalizmin insan uyanışında ters açıdan yararları azımsanamaz. Uygarlık kavgayla, savaşla, sömürüyle, direnişle sarmaş dolaş gelişiyor; bir kurtçuğun genlerinde hayatın gizemini çözmeye çalışan bilimin de tarihi barışçıl değil…
*
21’inci yüzyılın eşiğinde insanın ömrü insanlığın yaşamıyla örtüşüyor; tarih öncesinden başlıyor, gelecek yüzyıllara yayılıyor.
İnsan oturduğu yerde akıl ve imgeyle devinebilen tek yaratıktır.
Devinim yalnız uzamda değil zamanda gerçekleşiyor; geçmişin müziğini dinlemek, eski resimlere ulaşmak, sanat yapıtlarını gözden geçirmek olanağı, insanı ömrünün ötesindeki hayatla birleştiriyor. Cervantes ya da Dede Efendi, Bach ya da Hayyam, François Villon ya da Taşlıcalı Yahya, Einstein ya da Tolstoy, Immanuel Kant ya da İbni Rüşd, Mozart ya da Itri, Marie Antoinette ya da Hürrem Sultan ömrümüzün bir parçasıdır; hayatımızda en yakınımızdan yakın etkileri olabilir; onlar arasından istediklerimizi seçebiliriz, kimilerini sevebiliriz, kimilerinden nefret edebiliriz, kimilerini dost tutabiliriz; ömrümüz böylece zenginleşir, uzar, zamana yayılır, derinleşir, güzelleşir.
*
Sonra?..
Ömer Hayyam sonrasını dile getirmiş:
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Yaşamın şifresini çözmek için ömrün uzamasını beklemek akıl kârı değil…
İlhan SELÇUK
(13 Aralık 1998 tarihli yazısı)
0 yorum:
Yorum Gönder