22 Aralık 2010 Çarşamba

Devrimcilik, Darbecilik ve Cumhuriyet…


1968 yılının 12 Ekim günü bu köşede yazıya şöyle başlamışım:
İnsan toplumları devamlı değişim içindedirler; bu değişimi hiçbir güç durduramaz; evrenin kanunları evrenin bir parçası olan insan toplumunda da geçerlidir.”
Yazı dört bölüme ayrılmış: 1) Değişim, 2) Devrim, 3) Karşıdevrim, 4) Emperyalizm…
O günden bu yana da değişimin süregeldiğini görüyoruz; ne var ki Türkiye bugün bir karşıdevrimin çalkantısı içinde yaşıyor…
*
Türkiye Cumhuriyeti Atatürk devrimiyle kuruldu…
Şeriat hukukuna ve fetih ilkesine dayalı Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı; çağdaş evrensel hukuka ve Yurtta barış, dünyada barış ilkesine bağlı laik ulusal bir devlet oluştu…
Bu tarihsel olay değişimin devrimleşmesi sonucudur.
Asker-sivil önderlerin başını çekmesiyle gerçekleşti bu olgu…
*
Laik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, çağdaş yasalar kabul edilmiş, kadın-erkek eşitliği benimsenmiş, kadınlara oy hakkı da tanınmıştı
Ancak değişim sürecekti…
Ama, nasıl?..
Doğaldır, her devrim kendi karşıdevrimini de tohumlar…
Bu ikisi arasındaki hesaplaşmadan doğacak gelgitlerle yaşar toplum…
Bir siyasal gelgitte ne olduğunu anlamak için de olan bitenlerin içeriğine bakmak gerekir…
*
27 Mayısı sıradan bir askeri darbe olmaktan çıkarıp devrimleştiren nedir?..
1961 Anayasasıdır…
Saymakla bitmez; Anayasa Mahkemesinden sendikacılığa, toplusözleşmeden yargıç bağımsızlığına ve de sosyal devlete dek, bugünkü hayatımızı da belirleyen nice tarihsel ve toplumsal demokratik devrim 27 Mayıs askeri müdahalesiyle gerçekleşti…
*
Geçmişte Cumhuriyet gazetesi hep devrimlerin yanında oldu…
Askeri darbelere karşı muhalefetini sürdürdü…
Devrimden yanayız…
Darbeye karşıyız…
Karşıdevrime karşı çıkmak ise Cumhuriyet gazetesinin varoluş gereğidir…
27 Mayısı destekledik…
12 Mart ve 12 Eylüle direndik…
Yönetim ister asker olsun, ister sivil, ölçütümüz Aydınlanma devriminin içeriğiyle özdeştir…
*
Bugün Türkiye düpedüz bir karşıdevrim yaşamaktadır…
Bir vakitlerin merkez sağı (Doğru Yol Partisi ve ANAP) siyasetten tasfiye edilmiştir…
Tesettür politikası devletin tepesine tırmanmıştır…
Devlet kadroları dincilik üzerine hallaç pamuğu gibi atılmaktadır…
Özgür medya, daha başka deyişle iktidara bağlı olmayan medya göz göre göre tasfiye edilmektedir…
Öğretim Birliği yıkılmıştır…
Fazla söze ne hacet, Türkiye Cumhuriyetinin bir karşıdevrim sürecini yaşadığı Anayasa Mahkemesinin kararıyla kesinleşmiş; iktidar partisinin irtica odağı olduğu hukuken karara bağlanmış, tescil edilmiştir.
*
Karşıdevrimin, daha başka deyişle İslamcı-dinci kimliği Anayasa Mahkemesi kararıyla kesin hükme bağlanmış iktidarın yandaşları, Cumhuriyet gazetesini ve Cumhuriyetçileri darbecilikle karalamak için olağanüstü, daha doğru deyişle, çılgınca bir kampanya açmışlardır…
Hemen söyleyelim ki çabaları nafiledir…
Askeri darbelere karşı onlar pısıp otururken biz Atatürk devrimciliğini sonuna dek savunduk…
Bugün herhangi bir askeri darbe olasılığı yoktur; söylentilere ve tüm iddialara karşın dün de yoktu…
Bugün askeri darbe şöyle dursun, irticaya dönük karşıdevrimin sivil darbesini yaşamaktayız…
Ancak bugün bir askeri darbe olsa, azgınlığın son perdesini yaşayan bu zavallıların tümü -vaktiyle olduğu gibi- pısıp sinecekler, iş gene Cumhuriyet gazetesinin omuzlarına binecektir…

0 yorum:

Yorum Gönder