10 Aralık 2010 Cuma

Herkes İsmiyle Müsemmadır…


Hava sıcak, bizim çocuklar arada bir bahçeye çıkıyorlar, birkaç kişi toplanmış dünya ahvalini konuşuyorlar…
Seslendim:
- Hikmet!..
Hikmet Çetinkaya baktı:
- Geliyorum abi!..
Toplulukta adı Hikmet olan kişi Çetinkaya idi, kırk yıllık Cumhuriyetçi…
İnsanlar adlarıyla çağrılırlar, yoksa iş karışır, ‘Süleyman’ diye seslensem Hikmet bakar mı?..
*
Sevgili Hasan Pulur başımı derde soktu, geçen gün köşesinde (23 Temmuz 2003) not düşmüştü:
“Ne zaman ‘birisi’ ni ya da ‘birileri’ ni yazıp anlatsak, hemen telefonlar başlar, yolda, sinemada, kahvede çevirirler:
‘Kim o yahu?’
Sanki biz, adamın adını yazmayı unutmuşuz da, o sordu diye söyleyeceğiz!
Ağzımızdan lâf alamayınca üsteler:
‘Madem adını vermeyecektin, ne yazıyorsun?’
Bazı uyanıklar zarf atarlar:
’Ben onun kim olduğunu çıkardım, şu değil mi?’
Uzar gider bu muhabbet…
Sanıyoruz ki, bugünlerde aynı şeyler, sevgili İlhan Selçuk’un da başına gelmektedir.
Zira geçen pazar günü ‘birisi’ ni yazdı:
‘68’de kıpkızıl solcu geçinir, burnundan kıl aldırmaz, Kemalizme burun büker, devrimle sosyalizme geçileceğini söylerdi; zoru görünce döndü, kendisini sattı, sermaye uşaklığında para kazanmaya başladı; yine Kemalizme atıp tutarak dincilere göz kırpıyor…’
Şimdi İlhan Selçuk’a soracaklar:
‘Kim bu?’ diye.”
*
Pulur başımı derde soktu, o soruyor, bu soruyor, “prototip” diyorsun kimse aldırmıyor; konuyu tartışmak üzere genel yayın müdürümüzün odasına girdim:
- İbrahim!..
Yıldız yanıtladı:
- Efendim..
O zaman Pulur’a verilecek yanıtı buldum, birisine adıyla seslendin mi yanıt veriyor; ‘Mustafa’ dedin mi, adı ‘Abdullah’ olan üstüne alınır mı?..
*
Hasan Pulur yazısında ne diyordu:
“Sanki biz adamın adını yazmayı unutmuşuz da, o sordu diye söyleyeceğiz.”
Oysa ben kendi yazımda adamın adını unutmamış, açıkça yazmıştım:
Adı: Satılmış..
Soyadı: Dönek!..
Sevgili Pulur, kim fıkradaki bu seslenişime yanıt verdi ise, adam odur; yoksa adam deli ya da çatlak mı ki başkasının adıyla çağrıldığı zaman üstüne alınsın?..

0 yorum:

Yorum Gönder