4 Aralık 2010 Cumartesi

Tuhaf Bir Rastlantı!..


Her yıl 6 ve 9 Ağustos günleri dünyanın her yanında atom bombası felaketi anılır; Hiroşima ve Nagazaki’de törenler yapılır, dualar edilir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Hiroşima 350 bin nüfuslu bir kentti. 6 Ağustos 1945’te bir Amerikan uçankalesi, saat 8.15’te dünya tarihinin ilk atom bombasını Hiroşima’ya attı. 5 kilometre çapında bir çemberi kapsayan alanda her şey yok oldu. 80 bini aşkın çoluk çocuk, ana, nine, dede, kadın, erkek, bebe öldü; şehirdeki yapıların yüzde 98’i yıkıldı.

9 Ağustos 1945’te ikinci atom bombası Nagazaki’ye atıldı. Bu kez 4.5 kilometre çapında bir çembere yayılan alanda ölüm ve yıkım gerçekleşti; sivil halk yok edildi.

Bu yılın ağustosunda da dünyanın her yanında “Hiroşimalar olmasın” diye yakarılmıştır.

*

Atom bombası tragedyasının ölüm ve yıkımından sonra üstü örtülen gerçekleri, aradan bunca yıl geçmesine karşın, kimse yeterince kurcalamaz.

En başta Japonlar suskundur.

20’nci yüzyılın sonuna yaklaşırken kimi çevrelerin olayı ele alış biçimi, inanılmaz bir yazgıcılığın aldatıcı rengine bürünür. Sanki tanrıların isteği ya da buyruğuyla Hiroşima ve Nagazaki’nin başına büyük felaket gelmiştir; sanki Allah, insanlığa ibret dersi vermek için suçsuz kent halklarına gökten atom yağdırmıştır. Yaşanan acı olay, dinsel kokular taşıyan törenlerdeki yakarışlarla anılır ve kurbanlar anımsanırsa, yaşanan acı olay bir kez daha yinelenmez diye düşünülmektedir.

Oysa bir dizi sorunun yanıtı, gün ışığına çıkarılmak için gölgede beklemektedir.

Atom bombalarının Hiroşima ve Nagazaki’ye atılması için Vaşington’daki egemen buyruk vermiştir. Ama sorumlu tek kişi midir? Atom bombasını kullanmak zorunlu muydu? Atom bombası kullanılmadan savaş kazanılamaz mıydı? Kin ve intikam güdüleriyle mi iki kent halkı yok edildi? Yahudi soykırımını başlatan Hitler suçludur da sivil halkı toptan yok etmek için dünya tarihinin en güçlü silahını gözünü kırpmadan deneyen kişi suçsuz mudur?

*

İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 40 milyon insan öldü; bu sayının içinde 300 bin Amerikan var.

Hiroşima ve Nagazaki’deki sivil katliamı 160 bini geçer; çoluk çocuk atom kurbanları, Amerika’nın bütün savaş boyunca verdiği kayıp sayısının yarısını aşıyor.

1945 yılının 8 Mayıs’ında Almanya bağılsız koşulsuz teslim olmuş, Batı’da savaş bitmişti. Mayıs 1945’te Japonya çökmüş; Fransız, Sovyet, Avustralya, Amerikan kuvvetleri karşısında her cephede yenilgiye uğramıştı.

Ne var ki tarih, insanlığa bir oyun hazırlıyordu. ABD’nin ünlü Cumhurbaşkanı Roosevelt ölünce, 1945’in Nisan ayında Başkan Yardımcısı Truman, yasalar gereğince yetkileri eline aldı ve daha çiçeği burnunda bir cumhurbaşkanıyken atom bombasının kullanılması için emir verdi. Bu durumda şöyle bir soru ortaya çıkar:

— Roosevelt ölmeseydi, atom bombasının sivil halk üzerine atılması için emir verir miydi?

Kuşkusuz bu soru yanıtsız kalacaktır; ama atom bombasını kullanma kararı, sivil kent halklarını kitlesel biçimde ortadan kaldırmaya yönelik katliam niteliğindedir.

*

İnsanlığın geçmişi kanlı bir mezbahadır. Amerikan tarihi de çoğu ülkeninki gibi kanla yuğrulmuştur; ABD’nin kuruluşunda Kızılderili soykırımının yeri de pek büyük...

Hiroşima ve Nagazaki kırımları ise uzak geçmişin karanlığında yaşanmadı; daha dün gibi...

Bu yıl ağustos ayında bütün dünyada “Hiroşimalar olmasın” diye törenler yapılırken, Amerikan Temsilciler Meclisi’nde sözde Ermeni soykırımı gündeme girmişti.

Ne tuhaf bir rastlantı?

Oysa Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’da yaşanan acı olay, soykırım niteliğinde değildi ve atom bombası katliamındaki gibi serinkanlı, hesaplı; bilinçli bir “irade” ile düğmeye basmakla da gerçekleşmemişti.

0 yorum:

Yorum Gönder