6 Ocak 2011 Perşembe

Anadil Üzerinden Siyaset Yarışı

Mustafa balbay anadil üzerinden siyaset yarışı

İki dil tartışmaları beni Konfüçyüs’e kadar götürdü.
Çin’de işler kötü gitmeye başlamış. Halk hoşnutsuz. Yöneticiler kendi aralarında uyumsuz. İmparator sonunda Konfüçyüs’e danışmaya karar vermiş. Saraya çağrılmış… Bilge herkesi dinlemiş, iki gün sonra yanıt vereceğini söylemiş.
İki gün sonra sarayda herkes hazır, çare konuşulacak. Konfüçyüs sorunu ve çözümü söylemiş.
- Sorun dildir. Dili düzeltin…
“Nasıl yani?”
- Dil diyorum. Halk sizi anlamıyor, siz birbirinizle anlaşamıyorsunuz. Önce dili düzeltin, anlaşılır kılın.
“Biz zaten aynı dili konuşmuyor muyuz?”
- Aynı dili konuşuyorsunuz ama aynı şeyi konuşmuyorsunuz. İşlerin iyi gitmediği bir ülkede önce dili düzeltip herkesin birbirini anlamasını sağlamak gerekir. Bu başarılırsa ardından çözüm gelir.
***
Herkesin ayrı telden çaldığı siyasette bir de ayrı dil tartışması başlayınca, siyasetin, ülke yönetiminin tarafları iyice birbirini anlamaz hale geldi.
Seçim atmosferinden gelen yüksek basıncın kendini giderek daha yoğun hissettirdiği bir ortamda BDP çıtayı alabildiğince yükseltiyor.
Neden?
AKP yüzünden.
Çünkü AKP Güneydoğu’dan ve büyük kent varoşlarından ne olursa olsun, ama ne olursa olsun daha çok oy almak için…
Kürt kökenli yurttaşlarımıza, “Sorunlarınızın çözüm yeri BDP değil benim. Ana parti olarak beni seçin” demek için.
Dışarıya, AKP iktidarda kalırsa sizin hayal ettikleriniz gerçekleşebilir, kalmazsa bütün “çözüm” planlarınız çöker mesajı vermek için…
Her şeyi yapıyor…
AKP bunu yapınca BDP de; bu bölgede benden başka hiçbir siyasi parti barınamaz…
Bir çözüm olacaksa ana eksen biziz, hiçbir şekilde eksen kaymasına izin verilemez…
Bölgenin en az yüzde 55’i bize oy verir, bu yapıyı değiştirecek hiçbir girişim kabul edilemez…
Demek için her şeyi yapıyor…
Öteki partiler ve kesimlerin bütün yaklaşımları bu yarış karşısında ne yazık ki ikincilleşiyor.
Görünen o ki; AKP-BDP dengesinden çözüm çıkmayacak.
***
Anadil, adı üstünde yeryüzündeki bütün yaşama alanlarının ana konularından biri.
Dil, kalbin ve beynin kepçesidir. İnsanın içinde ne pişerse onu taşır. Ne olursa olsun, en ilkel kabilelerden en ileri toplumlara kadar başlıca iletişim aracıdır.
Yeryüzünde bilinen 6 bin kadar dil var. Bunun yaklaşık 2 bini aktif olarak konuşuluyor. Dünyadaki devlet sayısı 200’ün biraz üstünde olduğuna göre; demek ki, her dil eşittir bir devlet diye bir gelenek yok. Bir başka acı gerçek de şu ki; her yıl 20 kadar dil yok oluyor.
Dünyada her devletin bir resmi dili var. Bunun yanında farklı anadillere ait toplumsal kesimler barındıran pek çok devlet var.
Konuyu elle tutulur bir tartışma zeminine getirmek için sadece Avrupa ülkelerini ele alırsak genel tanımlama olarak şunu söyleyebiliriz.
Anadil konusunda hiçbir ülkenin çözümü ötekine benzemiyor.
Neden?
Çünkü her ülkenin farklı koşulları var. Bu konunun değişik amaçlar için, daha açık ifade ile ayrışmaya giden yolun zemini olarak kullanılmasını hiçbir devlet istemiyor. Çözümü de kendi koşulları içinde üretiyor.
Örneğin, AB çatısı altındaki Yunanistan, Fransa ve İspanya birbirinden farklı yöntemler getirmişler. Konunun hassasiyetini bilen AB de ortak bir yaklaşım dayatmamış.
Anadolu toprakları tarih boyunca hep çokdilli oldu. Hititlerin dokuz dili vardı.
İnsanların anadillerini öğrenme hakkına evet…
Anadil üzerinden siyaset yarışına girmeye hayır…

0 yorum:

Yorum Gönder