8 Ocak 2011 Cumartesi

Hast’ronot…

Bekir coçhun Hast’ronot

Zaten bu hale getirdikleri üniversitelerle uzaya muzaya gidilmezdi. Onun için ABD’li diplomatların kulağına “Birisini verelim NASA’ya, uzayda bir tur attırsınlar” denildi.
Ama kabul etmediler…
Keşke iktidarın uygun göreceği bir arkadaşı uzay araçlarından birisine bindirip gezdirselerdi, medyadaki manşetleri görecektiniz:
“Uzay açılımı…”
“Uzay çağına girdik…”
“Yıldız ülke yıldızlarda…”
*
Sevgili Yılmaz Özdil “Ak’ronot” dedi buna, çok uygundur. Ama aslı “Hast’ronot”tur…
Düşünebiliyor musunuz; bir badem bıyıklı oturmuş NASA uzay aracının arka koltuğuna… Sadece gözüken gözleri fır dönerken, kuyrukluyıldızın kuyruğuna çarpmadan selametle geçsin diye, üç Kulhü bir Elham…
*
Peki kimi gönderebilirdik diyorum?..
Buna tabii ki kim nereye geliyorsa -yargıcından rektörlerine kadar- iktidar karar verdiğine göre…
Eğer uzay aracı 300 bin ışık yılı uzağa gidiyorsa, ABD Büyükelçisi’nin kulağına kimi göndermek istediklerini iktidardaki arkadaşlar söylerlerdi:
“Kamer Genç…”
Ama iki tur atıp dönülecekse ve uzay çağı da sekiz yıllık icraata dahil edilecekse…
O zaman bir badem bıyık:
Hast’ronot…
*
Zaten başka nasıl gideceksiniz uzaya?..
Üniversitelere uzay yolunu açacak olan çağdaş bilim adamlarını rektör olarak atamak yerine, türban yolunu açan rektörler atayarak mı?..
Hangi üniversiteydi o; binası yok, öğrencisi yok, rektör atandı hafız…
Dün özgür ve bağımsız üniversitenin halini gördünüz Çankaya sofrasında. Arkadaşları sokakta yerlerde sürüklenirken, düzgün durmanın ödülünü yutarken…
Böyle ilim-bilim yuvaları ile uzaya gidilir mi?..
Bence gidilemez…
İşte o zaman elin kulağına fısıldarsınız, bizi de arka koltukta götürüp bir tur attırın da…
Ki bizim de olsun bir hast’ronot…

0 yorum:

Yorum Gönder