· Hakikat duygusu olan, başı dik aydınlarımıza ve yazarlarımıza sesleniyorum: Küçük hesapları bırakınız. Ergenekon davasında tekerleme haline gelen dört-beş sanıklık dayanışma listesini yırtınız. Yakılan Türkiye’dir. Göğsünüzü Kemalist Devrim’e siper yapınız.
· İddianame ve kanıtlar çerçevesinde söylüyorum: Diğer sanıklar da sizlerin suçsuz ilan ettikleriniz kadar suçsuzdur.
· Eğer bu tertibi bozacaksak, Ergenekon davasının proleterleri durumundaki yurtseverlere yapılan zulme karşı çıkınız. Tertibi cepheden göğüsleyiniz. Sanıkları ayırmayınız. Sanıkları ayırmazsanız, Ergenekon’un bir numarası olan Atatürk’e sahip çıkmış olursunuz.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Silivri’den aydınlara bir açık mektup gönderdi. Perinçek’in yazısını aşağıda sunuyoruz.
Sağolsunlar bazı yazarlarımız ve aydınlarımız, Ergenekon davası tutuklularıyla dayanışmalarını belirtiyorlar. Kamuoyunda dört isim sürekli anılıyor: Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Doğu Perinçek.
YANAN TÜRKİYEDİR
İyi niyetle yürütülen bu kampanya, Ergenekon tertibini bozmaya hizmet etmiyor. Çünkü tertibi cepheden göğüslemiyor; hatta tertibe yol veren boyutlar da içeriyor.
Ergenekon tertibi, kamuoyunda “kurunun yanında yaş da yanıyor” izlenimleri yaratılarak yürütüldü ve yürütülüyor. Oysa Oysa cayır cayır yanan Türkiye’dir. Yakılan, Türk Devrimidir. Alevlerin içine atılan özgürlüklerdir ve çağdaş yaşamdır.
Hatırlayınız, kurunun yanında yanmaktan korkan dostlarımız Ertuğrul Özkök ve Enis Berberoğlu gibiler, kendilerini Ergenekon şemalarının içinde görünce, Türkiye’nin yandığını görmezden gelip, can telaşına düştüler. Masum insanları Gladyo’nun önüne atan yazılar yazdılar.
Kimi medya organları sistemin merkezleriyle sıkı bağları nedeniyle, kimileri korkudan, kimileri kolaylarına geldiği için, tertipçilerin haksız suçlamalarını doğruladılar. Tertipçilerin yalanlarını çarşaf çarşaf vermekten utanmadılar. Bunu yaparken kendilerince masumlara el uzatarak vicdanlarını rahatlattılar.
Bu ortamda, bazı sanıklar da, ne yazık ki, Türkiye’yi unutup “Ben niye buradayım” türünden savunmalar yaptılar. “Ben onlardan değilim” mesajı vererek kişisel “kurtuluş” arayışlarına girdiler. Daha ileri gidenler, haysiyetlerini çiğneyerek tertemiz insanları suçladılar; hatta gizli tanık oldular.İşte bu ortamda, yangına teslim olup, yangından eşya kurtarma çözümü üretildi.
TERTİP ÖYLE BOZULMAZ
Önce şu gerçeği saptayalım: Türkiye, tarihindeki en kapsamlı emperyalist operasyonla karşı karşıyadır. Bu, bir SüperNATO operasyonudur. Ergenekon, Poyrazköy, Kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon davalarındaki iddialar, baştan sona tertip ürünüdür.
Arkada kalan 50-60 yıl içinde işlenen büyük suçlar, 1 Mayıs 1977, Kahramanmaraş katliamları, faili meçhuller, Madımak yangınları, Başbağlar’da köylülerimizin kurşuna dizilmesi, Hrant Dink’in katledilmesi vb; Ergenekon davalarının konusu bile değildir. Danıştay yargıçlarını öldürtenler, kendi suçlarını Ergenekon davasının içine atmışlardır. Darbe iddiaları uydurmadır. 1971 ve 1980 Amerikancı darbelerini yapan Gladyo, olmayan darbeleri yargılamaktadır. Darbeler değil, Türk Ordusu, İşçi Partisi ve Türkiye’nin yurtsever devrimci birikimi hedef alınmıştır.
Tertibi yürüten, suçlayan ve yargılayan merkez, Gladyo’nun kendisidir. “Yargı çözer” sloganı dahi, Gladyo’nun ürettiği bir safsatadır. Davalar bir sonuca ulaşılmamak üzere kurgulanmıştır. Plana göre, bu davalar Abdullah Öcalan affıyla birlikte ortadan kaldırılacaktır. “Yargı çözer” dedikleri, Türkiye’nin bölündüğü günün “çözümü”dür.
Tek tek insanların hayatları boyunca ne yaptıklarını elbette bilemeyiz; ama iddianameler ve yargılamada ortaya çıkan kanıtlar çerçevesinde söylüyorum, suçlamalar bütün sanıklar için geçersizdir. Yargılananlar, hayatta kalan Uğur Mumculardır; yaşayan Eşref Bitlislerdir.
HAYATTA KALAN UĞUR MUMCULAR VE ŞEREF BİTLİSLER YARGILANIYOR
O nedenle bu tertibi bozacak bir kampanya yürütülecekse, tutuksuz sanıkları bir yana bırakıyorum, tutuklu E. Tuğg. Levent Ersöz, İP Genel Sekereteri Nusret Senem, Hikmet Çiçek, E. Tuğg. Veli Küçük, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, E. Alb. Atilla Uğur, Yzbş. Muzaffer Tekin, E. Bnbş. Fikret Emek, E. Alb. Karadağ, Astsb. Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Deniz Yıldırım, Alb. Dursun Çiçek, Yrb. Mustafa Dönmez, Astsb. Ergin Geldikaya, Hakim Alb. Zeki Üçok, E. Bnbş. Levent Bektaş, E. Bnbş. Levent Öztaş, Tğm. Mehmet Ali Çelebi ve diğer sanıklara yapılan haksızlıklar göğüslenmelidir. Bu yurtsever insanlarımız, dört yıldır yalanlarla, tertiplerle, iftiralarla, psikolojik savaş kampanyalarıyla boğuşarak, eğilmeyerek, bükülmeyerek bugünlere kadar başı dik gelmişlerdir. Türk subayına sahip çıkılmamıştır. Eğer vicdan varsa, eğer adalet duygusu varsa, eğer Türkiye sevgisi varsa, eğer tertibin üzerine gitmek varsa, Ergenekon tertibi cepheden göğüslenmelidir.
ERGENEKON’UN SON SANIĞI
Şunu herkes bilsin: Eğer Ergenekon davalarında en sonunda tek bir sanık içerde kalacaksa, o sanık Atatürk’tür. Bu tertibin Türkiye’de Kemalist Devrim’i bütünüyle yıkma, Türkiye’yi bölme amacını görmeyenler varsa, artık görsünler. Bu gerçeği İlhan Selçuk, 21 Mart 2008 gününden sonra çok iyi anlamıştı. Vicdanlı aydın olarak, “Pencere”sinden bütün millete bunu anlattı. O’nun Ergenekon Mergenekon kitabını iyi okuyalım. Gazetesine bile anlatamadı belki; ama yarına kalacak olan ses odur.
Hakikat duygusu olan, korkmayan, başı dik aydınlarımıza ve yazarlarımıza sesleniyorum. İddianame ve kanıtlar çerçevesinde, diğer sanıklar da sizlerin suçsuz ilan ettikleriniz kadar suçsuzdur. Tertipçilerin esas hedef aldığı yurtseverlerle dayanışmadan korkan küçük hesapları bırakınız. Ergenekon davasında tekerleme haline gelen dört-beş sanıklık dayanışma listesini yırtınız. Göğsünüzü Kemalist Devrim’e siper yapınız.
Eğer bu tertibi bozacaksak, Ergenekon davasının proleterleri durumundaki yurtseverlere yapılan zulme karşı çıkınız. Tertibi cepheden göğüsleyiniz. Sanıkları ayırmayınız. Sanıkları ayırmazsanız, Ergenekon’un bir numarası olan Atatürk’e sahip çıkmış olursunuz.
0 yorum:
Yorum Gönder