21 Ocak 2011 Cuma

Üst Düğmeye Dikkat Edin…


Osmanlı’yla ilgili Anadolu halkının ürettiği deyişlerden biri şudur:
“Ekmede yok, biçmede yok
Yemede ortak Osmanlı…”
AKP iktidarının icraatına, günlük gelişmelerle ilgili yorumlarına bakarken aklıma nedense, hiç yeri değilken bu söz geldi.
AKP, şöyle bir anlayışı benimsemiş ve kendi yöntemleriyle yerleştirmiş görünüyor:
Ülkede meydana gelen olumsuzluklardan partimiz sorumlu değildir. Olumlu algılanan her şeyde partimizin payı vardır!
Ne güzel.
Bu yöntemi oturttuktan sonra hükümet olmaktan kolay bir şey var mı?
Hükümeti sorumlu tutanlara, eleştirenlere karşı da yine AKP’ye uygun siyaset bilimine renk katan yöntemler geliştirildi.
Bazı araçların arkasında şöyle bir uyarı vardır:
“Lütfen sürücü hatalarını şu numaraya iletiniz.”
Bir TIR şoförü aracının arkasına daha farklı bir yazı asmış:
“Sürücü hatalarını yüz yüze görüşelim!”
İşte AKP de böyle. Ola ki bir hata varsa, gel, söyle, çözüme katkıda bulun, hatta çöz git. Çözemeyeceksen niye mesele yapıyorsun? Demek ki farklı bir niyetin var!
***
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Türk Ceza Kanunu (TCK) değişiklikleri yapılırken tonlarca hata ortaya çıkmıştı. Pek çok maddede AKP’nin kamuoyu ile paylaşmadığı kimi niyetleri de açığa çıkmış, iş iyice anlatılamaz hale gelince AKP görünürde de olsa geri adım atmıştı. Aklımda kalanlardan biri, izin almadan kurs açmanın suç olmayacağına ilişkin bir düzenlemeydi. Suç olsa bile fiilen ceza verilmesini olanaksızlaştıran bir düzenleme. AKP’nin amacı, kaçak Kuran kurslarının önünü açmaktı. Ancak bu yöntemin önü alınmaz başka düzensizliklere neden olacağı anlatılınca başka usuller öne çıkmıştı.
Hazırlanışında kevgire dönen iki temel yasanın uygulamaya geçmesi için de önce sabırsızlanılmış, sonra parti parti ertelenmişti.
5 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan sorunlara AKP’nin sorumlu kadroları şu karşılığı veriyorlar:
“Bir sorun varsa bu hepimizin sorumluluğundadır.”
Milli irade deyince mangalda kül, edebiyatta fasikül, tespihte püskül bırakmayan hükümet, çıkardığı yasada sorunlar belirince, “beraber yürüdük biz bu yasalarda” şarkısını söylüyor.
***
Ekonomiden dış politikaya kadar her alanda aynı yöntem geçerli.
Akaryakıt ürünlerine zamdan hükümet sorumlu değil. Çünkü ortada anlatılması olanaksız bir tablo var. Ancak aynı hükümet başarıyla büyümüş, yerinde önlemler ve kararlar alarak kendisini geliştirmiş bir şirkete şunu söyleyebiliyor:
“Benim dönemimde şu kadar kat büyüdün. Bunu niye bu şekilde izah etmiyorsun!”
Konu ekonomiden açılmışken yine rakamsal bir gözlemimizi paylaşalım. Bu yıl da enflasyon tek haneli rakamlar civarında geziyor.
Ben Silivri’ye düşeli en düzenli kullandığım şey posta pulu. İlk mektupları 60 kuruşa, hemen kısa bir süre sonra 65 kuruşa göndermeye başladım. Geçen yılın başında 75, ortasında 80 kuruş oldu. 2011 Ocak başında da ilan ettiler:
“Posta pulu 90 kuruş olmuştur!”
İki yılda benim enflasyonum yüzde 50.
Dış politikadaki hesaplar biraz daha ince gidiyor.
Yunanistan’la ilişkiler konusunda değerlendirmem şu:
Ege’nin iki yakası bir araya gelmedikçe, Türkiye ile Yunanistan’ın iki yakası bir araya gelmez.
Bir araya gelmenin iki tarafça da kabul edilebilir, sağlam temelleri olması gerekir. Erzurum dolaylarından gelen haberler ve sonrasındaki yankılar ortada şöyle bir tablo olduğunu gösteriyor:
AKP ile Yunanistan’ın arası çok iyi. Ancak Türkiye kimi konularda, AB ve Yunanistan tarafından da kabul edilemez ısrarlar içinde. Türkiye’nin bu eskimiş politikadan vazgeçmesi gerekiyor.
Yola böyle devam ederseniz çözüme ulaşmanız zor.
İki yaka örneğinden esinlenip anlatalım:
Gömleğin en üst yaka düğmesini yanlış iliklerseniz sonraki tüm iliklemeler yanlış olacaktır.
Bize inanmıyorsanız aynada deneyip görün, halinize gülün!

0 yorum:

Yorum Gönder