“Sen, 1283 nolu Harbiyeli Mustafa Kemal; tutuklusun;
Çünkü asıl suçlu sensin… Eğer sen olmasaydın, o kartal yuvasında kök salmasaydın, kanla, irfanla ve devrimle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Türk milleti ile birlikte kurmasaydın, hele, hele Bağımsızlık Savaşı’nda biz dünya devlerine diz çöktürmeseydin, bugün biz Anadolu topraklarını daha rahat sömürecektik.
Biz İstanbul’u işgal ettiğimiz günlerde Türk subaylarını yerlerde sürüklemiş, arabalara tıkmış ve tutuklamıştık.. Hatırladın değil mi?
Ama o zaman bizim için “Geldikleri gibi giderler.” demiştin..
Sen 22 Haziran 1919′da Amasya Genelgesi ile milletine “Ya İstiklal- Ya Ölüm” şiarını aşıladın. Kimsenin beğenmediği yoksul, cahil, eğitimsiz dediği insanlardan bir ulus yarattın, onlara vatandaşlık bilincini verdin..
Suçlusun 1283 Mustafa Kemal, çünkü 1920-1938 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Türkler tarafından, Türk budunu için yönetilen tam bağımsız bir ülke haline getirdin. Ülkenin sınırlarını biz sömürgecilere ve emperyalist emellerimize sımsıkı kapadın.
İçinden yetiştiğin Türk ordusuna ve ordunun komuta kademesine son derece önem verdin. Ve dedin ki:
” İngilizler ordumuzu kamilen lağvederek, milleti muhafaza-i istiklali için muhtaç olduğu nokta-i istinattan mahrum etmeye teşebbüs ettiler.
Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci hedefi taarruzu oldu.
Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler.
Bundan sonra milleti koyun gibi boğazlamakta mevani (mania, engel) ve müşkülat kalmaz.”
Ayrıca milletini ” Emperyalizm Türkleri hiç af etmeyecektir.” diye ikaz ettin.
Haklısın 1283 Mustafa Kemal, emperyalizm Türkleri ve onlara bağımsızlığı, ulus olma bilincini aşılayan seni hiç af etmedi.
Şimdi intikamımızı alıyoruz. Yüz altmış üç subayın şahsında aslında biz seni tutukladık. Senin düşüncelerini, bağımsızlık aşkını Hasdal Ceza Evi’ne gönderdik. Ordunun üst kademesini yerden yere vurarak, milletin bağımsızlığının devamı, ulus devletin yıkılmaması için var olması gereken, kurumu TSK’ni hedef tahtası olarak gösterdik. Gene Türk ordusunun subay ve generallerini arabalara doldurup, ceza evlerine gönderiyoruz.
Saldırdık ve saldırttık.
Senelerdir emperyalist kültürle halkının beynini kefenledik. Hala bize direnmekte inat edenleri ve teslim olmayı ret edenleri de kendi aralarında ayrıştırdık.
Kafalarına enjekte ettiğimiz bilgi kirliliğiyle, onları birbirlerine düşürdük, kavga eder, doğruları anlamaz hale getirdik.
Şimdi bak, düzenlettiğimiz sahte belgelerle yirmi dokuzu general yüz altmış üç emekli, muvazzaf askerini ceza evine yolladık. Zamanlamamızı çok iyi yaptık. Senin kahramanların şimdi Hasdal Ceza Evi’nde…
Öcalan’ı yakalayanlar, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü savunanlar bizim hakimlerimizin kararı ile aşağılanacak ve suçlanacaklar.
Evet, bizim hakimlerimiz..Hatta bizim siyasetçilerimiz, bizim yazarlarımız, bizim iktidarımız… Milletinin gözünü öylesine boyadık ki, elimize aldığımız en güçlü silahla, dinsel argümanları kullanarak, bizimle makamlarından olmamak için bizimle işbirliği yapan mürtecileri iktidara getirmeyi başardık.
Ve senin milletin 1283 Mustafa Kemal 12 Eylül referandumunda bizim çakma anayasamıza ” evet” oyu vererek bugünlerin alt yapısını hazırladı.
Şimdi pişman mı?.. Bunları onlara sor.
Ama biz sana bir soru soracağız. 12 Şubat’ta Ordu Evlerinin önünde kaç kişiydiniz? Kaç kişi ” Ordu Millet El Ele” etkinliğinize katıldınız? Kaç kişi seni ve Türk ordusunu savundu?
Cevap veremiyorsun değil mi?
İktidar bile orduyu lavetmekten bahsediyor, bir başkası ” İyi ki savaşmamışlar” diyor.. bir başkası ise.. Boş ver, gene zülfüyara dokunacaksın…
Eğer orduna sahip çıkmazsan, TSK da sana, onursal Başkomutan’ına selam durmazsa, Türk milleti de ordusuna sahip çıkmazsa, bize de yapacak tek şey kalıyor.
Türk milletini boğazlamak, köleleştirmek, sömürmek ve ulus devleti yıkıp topraklarına sahip çıkmak..
Milletin efendisi olmak, onları kendi topraklarında hizmetkar yapmak…
Biz Türk ordusunun subaylarını değil, seni tutukladık Harbiyeli 1283 Mustafa Kemal…
Biz sadece subayları değil, Türk milletini de esarete mahkum ettik.”
Meşum Balyoz tutuklanma kararının alındığı gündü. Kızım bahar rengi gözleri dolu, dolu bana baktı ve şunları söyledi..Sadece ” Haklısın” diyebildim kızıma.. Geçen sene kanserden kaybettiğim sevgili eşim Fehmi Özen, 63 Harbiyeli idi. 21 Mayıs Talat Aydemir olayından sonra lavedilen devreye mensuptu. HARBİYE ROZETİNİ HİÇ YAKASINDAN ÇIKARMAZDI. Eğer bu günleri görse, bu rezaleti yaşasa idi, kanserden değil ama kahrından ölürdü.
” Anne, babam iyi ki geçen sene ölmüş. Yoksa bu gün kahrından ölürdü.”
Şimdi ben aynı rozeti, gururla yakamda taşıyorum.
Tırnak içine alarak size iletmeye çalıştığım emperyal patronun sözlerinden sonra, bana söyleyecek tek bir söz kalıyor.
Ey Türk milleti uyan ve namusun olan Türk ordusuna sahip çık…
Aksi halde emperyalizmin kanlı eli seni de boğazlayacaktır.
FİGEN ÖZEN
0 yorum:
Yorum Gönder