Onlar… Yayıncı İlhan Erdost, Mamak Askeri Cezaevi’nin içindeki bir cemsede döve döve öldürülürken kaplandılar!
Onlar… 12 Mart’ta yasak yayın avına çıktıklarında kaplandılar!
Onlar… 12 Eylül’de hakkında tutuklama kararı bulunan emekli vaize dokunmazken küçücük çocukları asarken kaplandılar!
Onlar… Bir ulu Cumhuriyetçiyi, Nadir Nadi’yi içeriye atarken kaplandılar!
Onlar… Tansu Çiller tak dediğinde şak diye yaparken de kaplandılar!
Onlar… Yeni sisteme uyarlanmak için bugünün bildik soruşturmalarını kullanarak kendi içlerinde tasfiyeye giderken kaplandılar!
Onlar… Eylül 2007’de Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez hazırladıkları raporlarda, “Türkiye’de ılımlı İslamı gerçekleştirmek isteyenler amaçlarına ulaşmışlar, Türkiye, Müslüman ülkeler için ‘bir model’ olarak görülmeye başlanmıştır. Bu eğilimi ve ‘İslami Demokrasi’ bağlamında kazanılmış olan ivmeyi, halen gelmiş olduğu noktadan çevirmenin son derece zor olduğu açıktır” derken de kaplandılar!
Onlar… Kozmik odalara girilirken de kaplandılar!
Onlar… Bülent Arınç ağdalı ağdalı dalga geçerken de kaplandılar!
Onların gücü, yıllardır hep solculara yeter! Sola kaplan, sağa kuzudur onlar!
İki Toplumun Zararına
Sultanımız efendimiz ya, istediğine “besleme” der, istediğine “ananı al da git!” diye bağırır.
Oysa, devlet yönetme ciddiyet ister, birikim ister. Değişik düşüncelerden beslenme ister.
Örneğin, Prof. Dr. Oktar Türel’in son kitabı “Geç Barbarlık Çağı”ndaki Kıbrıs bölümünden sultanımız efendimizin haberdar olduğunu hiç sanmıyoruz. Türel; AB, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY), Kıbrıslı Türklerin yaşadığı sıkıntıların, Türkiye’ye yakın siyasal kadroların uzlaşmaz tutumlarından kaynaklandığı fikrini özellikle genç kuşaklara yaymada başarılı olduklarına dikkat çekip diyor ki:
“Bu olumsuz gidiş, KKTC hükümetlerinin kısa dönemli ihtiyaçlarını gidermeye dönük günü birlik karar ve politikalarda durdurulamaz. Hem KKTC’nin gelişmesine tahsis edilecek iç ve dış kaynaklar, hem de KKTC kalkınmasının yönetimi için yeni ve iddialı bir atılıma gerek vardır. Bu atılımın orta vadeli hedefi, 10 yılda KKTC gayri safi ulusal hasılasını ikiye katlamak, 25 yıllık perspektif hedefi ise satın alma gücü paritesi bazında BM’nin Beşeri Gelişme Endeksi’ni yakalamak olmalıdır. KKTC’nin Türkiye’nin desteği ile kendi ekonomik geleceğini kurma azim ve kararlılığı dış dünyaya somut olarak gösterilemezse, hiçbir siyaset ve devlet adamının bireysel yeteneği KKTC’ye ve Türkiye’ye müzakere masasında avantaj sağlamaz.”
Türkiye’nin KKTC’ye, KKTC’nin de Türkiye’ye gereksinim duyduğunu dile getiren Türel, bir olgunun daha altını çizmiş:
“Hazine-Maliye tutuculuğu ile Türkiye-KKTC ilişkilerini ‘sıfır toplamlı bir oyun’ olarak algılamak ve Türkiye’nin yaşadığı mali bunalımı gerekçe göstererek, Türkiye’den KKTC’ye yönelen kaynak transferini kısmaya çalışmak yanlıştır ve her iki toplumun zararınadır.”
Burnundan soluyan sultanımız efendimizin KKTC’ye son büyükelçi ataması işte bu zararla sonuçlanacaktır, hiç kuşkunuz olmasın.
Son Düğüm
İller Bankası’nı anonim şirkete dönüştüren yasa yürürlüğe girdi. Böylece, Şehir Plancıları Odası Başkanı Necati Uyar’ın deyimiyle “kentleşme adına oluşturulmuş kurumsal teknik birikim” de ortadan kalkmış oldu:
“İller Bankası, ürettiği planlama çalışmalarıyla ülkemizin en önemli kurumsal birikime sahip olma özelliğinin yanı sıra, arşivi ile de ülkemizin planlama belleğini geleceğe taşıyan bir kurumsal yapıya dönüşmüştü. Yasa, oluşan birikimin yok edilmesidir.”
Kurtuluş savaşı ile kurulmuş Cumhuriyetin son temel taşları da sökülüyor. Böyle böyle 12 Haziran’a varacağız. O günkü seçim, son düğümdür.
Bozulan Düzen
51 öğretmen, çarşamba günü mahkeme önüne çıkacaklar. Suçları, kamu düzenini bozmak. Nasıl bozmuşlar kamu düzenini? Geçen ağustos ayında Ankara’da oturma eylemi yapmışlar, sayıları 300 bini aşan ve ataması yapılmayan öğretmenlerin kadrolu atanmasını istemişler.
O yüzden kelepçelenmişler, haklarında dava açılmış…
Peki, atamaları yapılmış mı?
Hayır, yapılmamış…
Açıklamayı Kim,
Niçin Yaptırdı?
Genelkurmay Başkanlığı’nın 7 Şubat tarihli açıklamasının son paragrafını bir kez daha okuyalım:
“Kendi görüşleri doğrultusunda kamuoyu oluşturmak isteyen siyasilerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili söylemlerinde daha özenli olmaları ve asker üzerinden siyaset yapmamaları beklenmektedir.”
Gazetemizde geçen hafta konuya ilişkin bir haber gözlerden kaçtı. Habere göre, CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’un TSK için “kağıttan kaplan” nitelemesi üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’i aramış, konuya ilişkin bir açıklama yapılması ve ardından da dava için suç duyurusunda bulunulması “talimat”ını vermişti.
Yani… Erdoğan, TSK üzerinden CHP’ye karşı savaş açmış, bu amaçla TSK’yi siyaseten kullanmıştı. Genelkurmay da söz konusu açıklaması ile “asker üzerinden siyaset yapılması”na olanak tanımıştı.
0 yorum:
Yorum Gönder