P
olitika başka sanat. Politikacı başka türden bir sanatçı.
Politikacı saptırdığı gerçeği, gerçekmiş gibi gösteren sanatkâr.
Ustaları da ülkemizde yetişiyor.
Son örnek 8 yıldır başımızda.Elmayı armut gibi, armudu elma gibi göstermekte usta mı usta!
Geçenlerde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; grup kürsüsünde akıl almaz, hukuka sığmaz boyutlara ulaşan Ergenekon davalarından söz ederken; “Ergenekon örgütü nerede, gidip üye olacağım” dedi.
RTE; sömüreceği, ana muhalefeti karalayacağı bir olanak yakaladı ya; Kılıçdaroğlu’nun bu sözünü seçim malzemesi yaptı.
CHP’nin Ergenekon’la bağlantısı varmış gibi kullanmaya, Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeye başladı.
Medyanın da vurdumduymazlığından yararlandı RTE.
RTE’nin ve savcıların dilinden düşmeyen Ergenekon örgütünün var olmadığını; devletin resmi kurumları Silivri mahkemesine bildirdi.
Bu gerçeği bilen Kılıçdaroğlu da var olmayan bir örgütten söz edilmesini alaya aldı. RTE’den başlayarak hemen herkesle dalga geçti…
Bugün koparılan patırtıya bakıyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az deyip geçiyor.
RTE ile şürekâsına bu inceliği anlatabilirsen anlat!
***
Anlatılamayacağını RTE son konuşmalarından birinde kanıtladı.
Meğer Ergenekon ne mene bir şeymiş? Kuruluş tarihi darbelerden söz edildiği 2003’lerde değilmiş.
RTE’ye göre; ohooo, Ergenekon taa Sivas’taki, Çorum’daki, Taksim’deki 1 Mayıs’taki kanlı olaylara kadar uzanıyor.
Başbakan’ın söylemlerine göre neredeyse cumhuriyetle yaşıt!
Kılıçdaroğlu eski adıyla Dersim kökenli ya; oradaki akrabalarına Cumhuriyetin ilk yıllarında Dersim’deki kanlı olayları kimin kurguladığını sorarsan alacağın yanıt Ergenekon olacak demeye gelen çirkin imalar yapıyor.
Bu olaylar, RTE’nin gerçeği saptırarak gerçekmiş gibi gösteren bir siyaset adamı olduğunu kanıtlıyor.
***
Gerçekleri saptırmaktaki ustalığına hemen her konuşmasında örnek veriyor.
Son konuşmasında medyaya baskı olmadığını açıklarken, söylediğine ancak kendisinin inandığı bir kimlik sergilediğinin de farkında değil.
Diyor ki: “Üzerinde baskı kurduğumuz tek bir yayın organı yok.”
RTE’nin bu sözüne -bırakın medyayı bir yana- ilkokul öğrencileri bile güler.
Baskı yok öyle mi? Peki ama altından kalkamayacağı vergi davalarıyla örneğin Doğan Grubu neden acaba; hükümetin toplumun sindiremeyeceği karar ve eylemlerini çekinerek, hayli yumuşatarak, aman efendinin hiddetini şiddetini üzerimize çekmeyelim diye yayımlıyor?
Gerçekleri yazan, lakin RTE’nin beğenisini kazanamayan kimi yazarlar kimi yerde dolaylı yollardan baskıyla, kimi zaman Başbakan’ın açık saldırılarıyla gazetelerinden kovulmuyorlar mı, kovulmadılar mı?
Batı’daki bütün meslek kuruluşları, son zamanlarda artık Batı medyası da Türk basınının AKP iktidarının ağır baskısı altında görev yaptığını yazıyor.
Dünya, Türk kamuoyu ve gerçek bir yana.. yeryüzünde tek doğrucu Davut, RTE!
Hayır diyor. Üzerinde baskı kurduğumuz tek bir yayın organı yok!
Gerçeklere aykırı durmayı beceren bir siyasetçidir RTE: Eşi yok dünyamızda!
***
Tarihi ve tarihsel kimi gerçekleri bile tersyüz edebiliyor.
Üç dört yıldır darbe edebiyatından nemalanıyor.
Geçmişteki askersel müdahalelerden işine geleni seçip CHP’ye saldırı malzemesi yapıyor.
Son olarak 27 Mayıs 1960 müdahalesini CHP’nin kışkırttığını ve darbeleri desteklediğini diline doladı. Müdahale günü veya ertesi gün CHP lideri İsmet İnönü askerlere, “Büyük iş başardınız. Asıl bizim size yardımcı olmamız gerekir” demiş.
“Yiğidi öldür ama hakkını ver” özdeyişi RTE’nin sözlüğünde bulunmadığı için:
İsmet İnönü’nün, askerlerin yönetimi bir an önce sivillere devretmesi, çağdaş bir anayasa ve seçim sistemi yaratmak için onca çabasını ve bu çabalar sayesinde zaten yönetimde kalmak istemeyen askerlerin de katkısıyla bir buçuk yıl sonra yapılan seçimle demokrasiye yeniden geçildiğini yinelemeye nedense vicdanı elvermiyor.
İsmet Paşa’nın; gönül verdiği demokratik rejimi korumak, geliştirmek ve…
…izlediği, uyguladığı baskı rejimiyle tarihe adını yazdıran Adnan Menderes’i asılmaktan kurtarma çabalarını inkâr etmek…
Yalnız tarihe ve tarihsel bir kimliğe değil.. demokrasi mücadelesi verenlere de nankörlüktür.
Siyasal hırslar uğruna hiç değilse tarihi sömürmekten vazgeçilmeli.
Ama bu, gözü iktidar koltuğu dışında güncel ve tarihsel gerçeklere kapalı olanlarla ne mümkün?
Ustaları da ülkemizde yetişiyor.
Son örnek 8 yıldır başımızda.Elmayı armut gibi, armudu elma gibi göstermekte usta mı usta!
Geçenlerde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; grup kürsüsünde akıl almaz, hukuka sığmaz boyutlara ulaşan Ergenekon davalarından söz ederken; “Ergenekon örgütü nerede, gidip üye olacağım” dedi.
RTE; sömüreceği, ana muhalefeti karalayacağı bir olanak yakaladı ya; Kılıçdaroğlu’nun bu sözünü seçim malzemesi yaptı.
CHP’nin Ergenekon’la bağlantısı varmış gibi kullanmaya, Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeye başladı.
Medyanın da vurdumduymazlığından yararlandı RTE.
RTE’nin ve savcıların dilinden düşmeyen Ergenekon örgütünün var olmadığını; devletin resmi kurumları Silivri mahkemesine bildirdi.
Bu gerçeği bilen Kılıçdaroğlu da var olmayan bir örgütten söz edilmesini alaya aldı. RTE’den başlayarak hemen herkesle dalga geçti…
Bugün koparılan patırtıya bakıyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az deyip geçiyor.
RTE ile şürekâsına bu inceliği anlatabilirsen anlat!
***
Anlatılamayacağını RTE son konuşmalarından birinde kanıtladı.
Meğer Ergenekon ne mene bir şeymiş? Kuruluş tarihi darbelerden söz edildiği 2003’lerde değilmiş.
RTE’ye göre; ohooo, Ergenekon taa Sivas’taki, Çorum’daki, Taksim’deki 1 Mayıs’taki kanlı olaylara kadar uzanıyor.
Başbakan’ın söylemlerine göre neredeyse cumhuriyetle yaşıt!
Kılıçdaroğlu eski adıyla Dersim kökenli ya; oradaki akrabalarına Cumhuriyetin ilk yıllarında Dersim’deki kanlı olayları kimin kurguladığını sorarsan alacağın yanıt Ergenekon olacak demeye gelen çirkin imalar yapıyor.
Bu olaylar, RTE’nin gerçeği saptırarak gerçekmiş gibi gösteren bir siyaset adamı olduğunu kanıtlıyor.
***
Gerçekleri saptırmaktaki ustalığına hemen her konuşmasında örnek veriyor.
Son konuşmasında medyaya baskı olmadığını açıklarken, söylediğine ancak kendisinin inandığı bir kimlik sergilediğinin de farkında değil.
Diyor ki: “Üzerinde baskı kurduğumuz tek bir yayın organı yok.”
RTE’nin bu sözüne -bırakın medyayı bir yana- ilkokul öğrencileri bile güler.
Baskı yok öyle mi? Peki ama altından kalkamayacağı vergi davalarıyla örneğin Doğan Grubu neden acaba; hükümetin toplumun sindiremeyeceği karar ve eylemlerini çekinerek, hayli yumuşatarak, aman efendinin hiddetini şiddetini üzerimize çekmeyelim diye yayımlıyor?
Gerçekleri yazan, lakin RTE’nin beğenisini kazanamayan kimi yazarlar kimi yerde dolaylı yollardan baskıyla, kimi zaman Başbakan’ın açık saldırılarıyla gazetelerinden kovulmuyorlar mı, kovulmadılar mı?
Batı’daki bütün meslek kuruluşları, son zamanlarda artık Batı medyası da Türk basınının AKP iktidarının ağır baskısı altında görev yaptığını yazıyor.
Dünya, Türk kamuoyu ve gerçek bir yana.. yeryüzünde tek doğrucu Davut, RTE!
Hayır diyor. Üzerinde baskı kurduğumuz tek bir yayın organı yok!
Gerçeklere aykırı durmayı beceren bir siyasetçidir RTE: Eşi yok dünyamızda!
***
Tarihi ve tarihsel kimi gerçekleri bile tersyüz edebiliyor.
Üç dört yıldır darbe edebiyatından nemalanıyor.
Geçmişteki askersel müdahalelerden işine geleni seçip CHP’ye saldırı malzemesi yapıyor.
Son olarak 27 Mayıs 1960 müdahalesini CHP’nin kışkırttığını ve darbeleri desteklediğini diline doladı. Müdahale günü veya ertesi gün CHP lideri İsmet İnönü askerlere, “Büyük iş başardınız. Asıl bizim size yardımcı olmamız gerekir” demiş.
“Yiğidi öldür ama hakkını ver” özdeyişi RTE’nin sözlüğünde bulunmadığı için:
İsmet İnönü’nün, askerlerin yönetimi bir an önce sivillere devretmesi, çağdaş bir anayasa ve seçim sistemi yaratmak için onca çabasını ve bu çabalar sayesinde zaten yönetimde kalmak istemeyen askerlerin de katkısıyla bir buçuk yıl sonra yapılan seçimle demokrasiye yeniden geçildiğini yinelemeye nedense vicdanı elvermiyor.
İsmet Paşa’nın; gönül verdiği demokratik rejimi korumak, geliştirmek ve…
…izlediği, uyguladığı baskı rejimiyle tarihe adını yazdıran Adnan Menderes’i asılmaktan kurtarma çabalarını inkâr etmek…
Yalnız tarihe ve tarihsel bir kimliğe değil.. demokrasi mücadelesi verenlere de nankörlüktür.
Siyasal hırslar uğruna hiç değilse tarihi sömürmekten vazgeçilmeli.
Ama bu, gözü iktidar koltuğu dışında güncel ve tarihsel gerçeklere kapalı olanlarla ne mümkün?
Cüneyt Arcayürek
0 yorum:
Yorum Gönder