D
iktatörden kurtulmak kolay değildir…
Bir kez geldi mi asla gitmek istemez…
Bu anlaşılır bir tepkidir; çünkü gidecek yeri yoktur diktatörün…
Nereye giderse gitsin, kentlerde, sokaklarda. Evlerde, herhangi bir köşe başında, yakasına yapışacak birilerinin olduğunu bilir…
Kaçamaz da…
En ıssız bir köşeye çekildiği zaman dahi, bir çığlık duyar…
Babasız bıraktığı bir çocuğun, bir kadının, yok ettiği bir yaşamın, ya da demir kafeslerin arkasından gelen ve asla susmayan bir çığlık, onu izler…
*
Diktatör gitmek istemez…
Çünkü ona yardım edecek, onu koruyacak, varsa hakkını iade edecek tek şey olan hukuku zaten kendisi yok etmiştir…
Yok ettiği adil yargılamayı önce kendi yüreğinde bulamaz…
Yargı düşman gibi gözükür diktatörün gözüne…
Ve tek şeyi güce yapışır…
Bırakmaz…
Bırakamaz…
*
Peynir gibi birçok çeşidi vardır diktatörün…
Demokrasi yolu ile gelen diktatörün ilk işi geldiği yolu, yani demokrasiyi ortadan kaldırmaktır…
Ki gidişi olmasın…
Önce yargıyı, üniversiteleri, medyayı, sendikaları, sivil toplum örgütlerini, muhalif aydınları yok etmeye bakar…
Kendi polis ve istihbarat gücünü oluşturur…
Yapabilirse kendi ordusunu da…
Ve…
Cehenneme çevirir ortalığı…
Evler basılır, insanlar götürülür, telefonlar dinlenir, özel hayat diye bir şey yoktur, toplum konuşmaktan korkar…
*
Ve durmadan “benim milletim”, “millet istiyor”, “millet için” deyip durur diktatör…
*
Özünde bütün diktatörler aynıdır…
Gözlerinde kin, bakışlarında intikam, dillerinde lanet, sözlerinde nefret vardır…
Bağırarak konuşurlar…
Kendi çevreleri ise; asla tepki vermeden, yalakalık dışında ağızlarını açmadan, alkışlamak dışında ellerini kaldırmadan, birer köle gibi dinlerler diktatörü…
Kolay kolay gitmez diktatör…
Eeeee…
Daha ne diyeyim ben size…
Bu anlaşılır bir tepkidir; çünkü gidecek yeri yoktur diktatörün…
Nereye giderse gitsin, kentlerde, sokaklarda. Evlerde, herhangi bir köşe başında, yakasına yapışacak birilerinin olduğunu bilir…
Kaçamaz da…
En ıssız bir köşeye çekildiği zaman dahi, bir çığlık duyar…
Babasız bıraktığı bir çocuğun, bir kadının, yok ettiği bir yaşamın, ya da demir kafeslerin arkasından gelen ve asla susmayan bir çığlık, onu izler…
*
Diktatör gitmek istemez…
Çünkü ona yardım edecek, onu koruyacak, varsa hakkını iade edecek tek şey olan hukuku zaten kendisi yok etmiştir…
Yok ettiği adil yargılamayı önce kendi yüreğinde bulamaz…
Yargı düşman gibi gözükür diktatörün gözüne…
Ve tek şeyi güce yapışır…
Bırakmaz…
Bırakamaz…
*
Peynir gibi birçok çeşidi vardır diktatörün…
Demokrasi yolu ile gelen diktatörün ilk işi geldiği yolu, yani demokrasiyi ortadan kaldırmaktır…
Ki gidişi olmasın…
Önce yargıyı, üniversiteleri, medyayı, sendikaları, sivil toplum örgütlerini, muhalif aydınları yok etmeye bakar…
Kendi polis ve istihbarat gücünü oluşturur…
Yapabilirse kendi ordusunu da…
Ve…
Cehenneme çevirir ortalığı…
Evler basılır, insanlar götürülür, telefonlar dinlenir, özel hayat diye bir şey yoktur, toplum konuşmaktan korkar…
*
Ve durmadan “benim milletim”, “millet istiyor”, “millet için” deyip durur diktatör…
*
Özünde bütün diktatörler aynıdır…
Gözlerinde kin, bakışlarında intikam, dillerinde lanet, sözlerinde nefret vardır…
Bağırarak konuşurlar…
Kendi çevreleri ise; asla tepki vermeden, yalakalık dışında ağızlarını açmadan, alkışlamak dışında ellerini kaldırmadan, birer köle gibi dinlerler diktatörü…
Kolay kolay gitmez diktatör…
Eeeee…
Daha ne diyeyim ben size…
Bekir Coşkun
0 yorum:
Yorum Gönder