25 Şubat 2011 Cuma

“Vatan’ın Tamamı,Millet’in İstiklali Tehlikededir.”

 “Vatan’ın Tamamı,Millet’in İstiklali Tehlikededir.”

Biz 19-Mayıs-1919 u ” Mustafa Kemal 15-Mayıs ta İstanbul’dan Bandırma adlı bir vapurla hareket ederek, 19-Mayıs da Samsun’a ulaştı ve Bağımsızlık Savaşı’nı başlattı.” şeklinde tanımlarsak,milli direniş hareketinin başlangıcını hiç anlayamadığımızı ilan etmiş oluruz.
Hatta 19 Mayıs’ı sadece Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabullenir, ardından heyecanla Cahit Külebi’nin ”Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı-Selam durdu takası, mavnası,tayfası…” dizeleriyle başlayan şiiri de okuruz, bir de Atatürk heykeline çelenk sunduk mu, görevini yapanların gönül rahatlığı ile evimize döneriz..
Öyle mi? Hayır, 19 Mayıs bu kadar basit değildir. Belki bana henüz Mayıs ayına çok var , şimdi 19 Mayıs’tan bahsetmenin zamanı mı diye sorabilirsiniz. Haklısınız, ancak son günlerde her gün birkaç kez okumayı adet haline getirdiğim ve her satırını içime sindirmek defalarca dua eder gibi tekrarladığım Mustafa Kemal’in ” Gençliğe Hitabesi” beni bu satırları yazmak için adeta zorladı.
Bağımsızlık Savaşı’nın ilk işaret fişeği olan bu hareketi anlayabilmek için özünde Mustafa Kemal’i tanımak ve anlamak gerekmektedir. ” O Sarışın Kurt” kimdir? Mustafa Kemal her şeyden önce bir bağımsızlık savaşçısıdır. O emperyalizme direnişin adıdır. Bu anlayışın ışığı altında olayı irdelersek, 19 Mayıs’ın anlamının ve amacının ne olduğunu daha iyi anlarız.

1. Paylaşım (Dünya) Savaşı bitmiş,imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı ordusu dağıtılmış, ”Müstevliler” ülkeyi adım adım işgal etmeye başlamışlardır.

1. Paylaşım Savaşı’na katılmayan ABD’nin ajanları, Anadolu’yu dolaşarak etnik milliyetçiliği kışkırtarak,Osmanlı’nın topraklarını bölme adına yeni bir savaş başlatmışlardır.
Samsun’da Rumlar yeni bir Pontus İmp. kurmak gibi sapkın bir hayalin peşinde koşuyorlar,
İngilizlerin az bir kuvvetle de olsa Samsun’a çıkarma yapmalarından güç alan Rum Metropoliti Germanos, yerli ahaliye her türlü zulmü uygulamıştır.
Üsteğmen Hamdi yanında bir avuç vatanseverle bu duruşa ” Dur” demek için direnişe geçmiş, bu direnişi isyan olarak kabul eden İngilizler 21- Nisan da yerli halkın (!) Rumlara eziyet ettiklerini ileri sürerek, bu gidişe ”Dur” denmediği takdirde Samsun’u işgal edeceklerini bildiren bir notayı Osmanlı Hükümeti’ne vermişlerdir.
9.Ordu Müfettişliği’ne yeni atanan Mustafa Kemal’i Saray’a çağıran Vahdettin, genç Paşa’yı Samsun’daki olayları ve isyanı bastırmak üzere görevlendirmiştir.
Türklerin isyanını bastırmak üzere Samsun’a gönderilen Mustafa Kemal Paşa, Canik Sancağı’nın küçük bir beldesi olan bu şehirde, bir başka isyanın,daha doğrusu emperyalizme direnişin ana fikri olan Türk Bağımsızlık İhtilalinin temelini atmıştır.
”1919 Mayıs’nın 19 günü Samsuna çıktım.”
Milli direnişin başlangıç noktası olan Samsun’u Mustafa Kemal Nutuk’ta bu cümleyle anlatmaya başlamıştır. Samsun’dan Kuvva-i Milliye hareketinin başladığına dair bir işaret fişeği atılmıştır.
Samsun’u takip eden en önemli olay Amasya Bildirgesi’dir.Çünkü Amasya Bildirgesi emperyalizmin devlerine diz çöktüren Bağımsızlık Savaşı’nın ilk yazılı belgesidir.
Amasya Bildirgesi’nde ”Vatanın tamamı,milletin istiklali tehlikedir.”, ”Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracak.” denilmiş. bağımsızlık için çıkılan bu geri dönüşü olmayan yolda, ” YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM! ” anlayışı bu yolculuğun ”Olmazsa olmazı” olarak tüm dünyaya ilan edilmiştir. Önce kurtuluş, daha sonra kuruluş gerçekleşmiş , en son olarak da 23 Nisan 1920 temeli atılan, 29-Ekim-1923 de adı konulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsızlığını kazanmıştır.
1920-1938 yılları arasında Cumhuriyet’imiz dış borcu olmayan,uluslar arası antlaşmalarla eli,kolu bağlanamayan,milli sanayisi,ekonomisi,tarımı,eğitimi ve en önemlisi onurlu,asla ödün vermeyen bir dış politikası olan,Türkler tarafından, Türkler için yönetilen tam bağımsız bir devlet olmuştur.
1919-2011..Aradan tam 92 sene geçmiş 19-Mayıs-1919 dan bu yana.. Mustafa Kemal bize ” Vatanın milleti ile bölünmez bütünlüğü tehlikede midir?” diye sorsa…
Hayır,Gazi Paşam, 1945 den bu yana hiç bir emperyal tuzağın içine düşmedik,örneğin 1949 Talim Terbiye Kurulu’nda 4 Amerikalı görevlendirilmedi,Kore’ye evlatlarımızı gönderip öldürtmedik,üstelik sömürgeci güçlerin güç birliği olan Nato’ya da girmedik.” diyebilir miyiz?
Örneğin Gümrük Birliği’ni imzalayıp, almadan veren tek ülke olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Bugün ülkede doğan her bebeğin, dış borç yükü altında ezildiğini itiraf ettiğimiz zaman , bize SIFIR DIŞ BORÇ bırakan, büyük önderin önünde yüzümüz kızarmaz mı?
Cumhuriyet’in ilan edildiği 29-Ekim’de AB Anayasası’nı imzalayarak, milletin ”Kayıtsız şartsız egemenliği”ni, Avrupalıların emperyalist anlayışına terk ettik desem..
Veya evlatlarının ekmek kapısı tüm kuruluşları yabancılara sattık ,madenlerimiz, limanlarımız Yunanlı’nın, Honkonglu’nun,Hollandalı’nın, kısacası ülkemizi silahla işgal edemeyenler paralarıyla her şeyimize , hatta topraklarımıza bile sahip oluyorlar desem.
1919 da Sivas Kongresi’nden önce senin gerekli dersi verdiğin Yüzbaşı Leon’un başaramadığını, günümüzün emperyal güçleri ABD ve AB’nin başardığını, hatta içimizdeki işbirlikçilerin Kürt kökenli vatandaşlarımızı ayrışmaya zorladıklarını, Çankaya’dan yükselen sesin ” Kürt Açılımı”dan bahsettiğini söyleyebilsem…
23 Kalkınma Ajansı ile Türkiye’nin şimdilik 8 bölgeye ayrıldığını,AB’nin dayatmasıyla çıkarılan her yasanın ülkeyi hızla, bölünmeye götürdüğünü,ABD Başkanı Obama’nın TBMM de yaptığı konuşmada milletin vekillerine emir niteliğinde tavsiyelerde bulunduğunu iletebilsem Gazi Paşam, sen bana ” Milletin istiklali tehlikededir” ve ”Ulusun bağımsızlığını milletin kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.” derdin.
Senin nasihatlarını dinleseydik, ilkelerini savunabilseydik ve en önemlisi tam bağımsızlık anlayışını özümseyebilseydik, bu gün vatanımız ve bağımsızlığımız tehlikede olmazdı.
Biz elimize aldığımız o keskin baltalarla kendi kafamızı koparmazdık. En önemlisi Türk, Türkle, Atatürkçü geçinenler Kemalistlerle düşünsel alanda savaşmazdı. Süleymani’yede askerin başına çuval geçirilmez Hilmi Özkök Hoca’da bu hakareti içine sindiremezdi.
Bağımsızlık Savaşı Türk milletinin büyük utkusu ile sonuçlanmış, devrin emperyalist devleri “Ya İstiklal – Ya Ölüm” anlayışı ile zafer ve bağımsızlık yolculuğuna çıkan Türk ordusunun önünde diz çökmüştür.
Barış sürecine gelinmiş, Lozan Barış Görüşmeleri başlamak üzeredir. TBMM’ne yurdun dört bir tarafından kutlama telgrafları gelmektedir. Mustafa Kemal ziyaretine gelen Refik Şevket Bey’e telgrafları göstererek, şunları söylemiştir.
‘… Biz can havliyle dirildik, uyandık, olağan üstü bir iş başardık. Şimdi bu uyanışı sürekli kılmak için çalışmalıyız.”
Refik Şevket Bey “Umarım artık uyumayız ‘‘ diye yanıtlamıştır Mustafa Kemal’i.

”Emperyalizm bizi affeder mi? Yüz yıllık emeğin ürünü Sevr’i ve Üçlü Anlaşma’yı’ tarihe gömdük. Hevesi kursağında kaldı. Affetmez !… Bizi gene uyutmak, istediklerini yaptırmak isteyeceklerdir. Onun için gözlerimizi dört açmalı ve çok çalışmalıyız. Tarihimizi iyi bilmeli, bağımsızlık bilincini güçlendirmeliyiz.”
(Turgut Özakman- Türk Mucizesi Cumhuriyet-1)
Gazi Paşa’nın, Refik Şevket Bey’e söylediği bu sözler son derece güçlü bir öngörünün işareti olmakla kalmayıp, aynı zamanda içinde bulunduğumuz süreçte yaşanan olayların da ana sebebini açıklamaktadır.
Ne yazık ki tarihimizi bilmiyor, Batı’dan pompalanan sisteme de “Milli Eğitim” adını veriyoruz. Bağımsızlık bilincine gelince, AB’nin kuyruğuna takıldığımız, ABD’ye teslim olduğumuz süreçte iktidar sahipleri tarafından ötelenmiştir.
Bu bilinci tekrar kazanmanın tek yolu ise 19 Mayıs 1919′da başlayan süreçte ve Amasya Bildirgesi’nde açıkça ortaya konulan ve tüm dünyaya ilan edilen tam bağımsızlık anlayışının güçlü bir şekilde yeniden inşası ve milletin bu anlayışı özümsemesidir..
Mustafa Kemal’in öngörüsünün doğruluğu ise ortadadır. Emperyalizm Türkleri hiç affetmeyecektir. Yüzyılın hayali Sevr Türk milleti tarafından çöpe atılmıştır. Bunun intikamı elbette alınmalıdır.
Rum Patrik Germanos 1919 yılında Türklere her türlü zulmü uygularken Üsteğmen Hamdi yiğitçe direnmiş ve bu küstah adama gereken dersi vermiştir.

Nöbet şimdi Hasdal’daki genç teğmenlerde.. Onlar da onurlu direnişleri ve vakur duruşları ile emperyal güçlere ve onların maaşlı memurlarına aynı dersi bir kez daha ezberletmiştir. .



Emperyalizm belki Türkleri hiç af etmeyecektir. Doğrudur.
Ancak Türk milleti azim ve kararı ile emperyalistler, işbirlikçilerine asla geçit vermeyecektir.

Figen Özen
İLK KURŞUN

0 yorum:

Yorum Gönder