TUNUS’TA olupbitenlerden beri Fransa’nın bütün radyoları ve televizyon kanalları Arap âleminde yaşananlarla meşgul.
Tunus bizim için de önemliydi. Kimimiz orada Kemalizme özenişin böyle sonuçlanmasına üzülmekteydik; kimimiz de Kemalizm karşıtlığının bu olumsuz sonuçla doğrulanmasına sevinmişti. Ancak Tunus’taki sürecin henüz tamamlanmamış olması ve “ılımlı İslamcılar”ın dönüp dönmemekte tereddüt geçirmeleri o ülkenin geleceği konusunda kesin bir hükme varmayı önlemekteydi.
Fransızlar da değişik bir bakış açısından, özellikle kültürlerinin ve dillerinin Tunus’taki etkisini düşünerek aynı ikilem içindelerdi.
Derken, Mısır patladı. Orası da yüzyıllarca Osmanlı etkisiyle yaşamış, ama Hidiv Mehmet Ali Paşa’nın ardından İngiliz etkisi altına girmişti; hem de nasıl. Böyle olunca Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Krallığı’nın, yani kısaca İngiltere denen sömürgeci devletin hükmü altındaki ülkeler listesine, Mısır da eklenmişti.. Yakın zamanların Amerikan nüfuzu İngiliz etkisini perçinlemiş sayılır.
Şimdi orada olupbitenler Tunus’takilere eklenince, Fransız yorumcular başta olmak üzere Avrupa kamuoyunu etkileyen her çevrede şöyle bir düşünce gitgide ağırlık kazanmakta: Demek ki, deniyor, uzun süre Fransa ve İngiltere türü Batılı demokrasilerin etkisi altında kalmış olmak, bazı ülkeleri otoriter rejimlerin eline düşmekten korumadığı gibi, bu otoriterlik de kargaşa ve anarşi yaratarak yıkılmaktan başka sonuç vermiyor. Hatta, geçen akşam Fransa’nın televizyon yorumcularından biri, Tunus ve Mısır örneklerinden sonra daha ileri giderek Kahire’deki Müslüman Kardeşler’den de söz edip “O halde, İslam demokrasiyle bağdaşmıyor” diyecek oldu.
Diyecek oldu ama, karşısındaki, “Dikkat dikkat, Türkiye örneği var” diye atılmaktan kendini alamadı ve “Türkiye’de İslamcı bir parti demokratik seçimlerle iktidara geçtiği gibi ve sekiz–dokuz yıldır hâlâ işbaşında” dedi. Böylece, Mustafa Kemal’ce kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin tek partili rejimden “çok partili demokrasi”ye geçişin yeryüzündeki ilk örneği olmanın sonrasında, büyük çoğunluğu Sünni ya da Alevi olan Müslüman bir toplumda demokrasiyi yaşatabilen, getiren ilk rejim olduğu, Batılı bir ülkede dile getirilmiş olmaktaydı.
AKP iktidarı Cumhuriyet Türkiyesi’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma nitelikleriyle olur olmaz oynamanın bu topluma kazandırılmış bu örneklik sıfatını ne ölçüde yıpratacağını biliyor mu acaba? Ya da, böyle bir yıkıcılığa hakkı olmalı mı?
0 yorum:
Yorum Gönder