“BEYLER duydunuz mu, Sayın Başbakanımız mize şeref verecekler. Ankara’dan emir geldi,
toplu açılış töreni yapılacak. Bu amaçla ilimizdeki bütün kaymakamlara ve müdürlüklere tebliğliyorum:
İlimizde ve ilçelerimizde sayın hükümetimiz aneminde hizmete giren tüm tesislerin bir listesi en kısa zamanda çıkarılacak, tam bir döküm yapılacak ve bu liste sayın başbakanımıza sunulacaktır.
Sonra sayın Başbakanımız bunlann toplu açılış töreninde bir konuşma yapıp bu tesisleri hizmete resmen açacaklardır.
Gereğinin yapılmasını önemle rica ederim.”
• • •
-”Efendim liste emriniz üzerine çıkarıldı. Bundan ince açılan veya açılmayan her şeyin açılışını Sayın başbakanımızın yapması çok güzel olacak. Ancak pek fazla bir şey çıkmıyor!
-Neler var?
-Birkaç şey var ama onların açılışı yıllar önce yapılmıştı.
-Neler var, sen onu söyle!
-Efendim, o köy okulunun camları kırıktı, taktırdık. Bu biir. ikincisi, belediye caddesindeki okulun badanası yapıldı, kapısı taktırıldı, bahçe duvarları yapıldı.
-Tamam, bunu üç ayrı tesis olarak yazacaksın. Cam, kapı, duvar…
-Sağlık ocağının yatakları eksikti. İki yatak alındı.
-Ekle bunu da.
-Fabrika mabrika yapıldı mı?
-Yok efendim.
-Baraj falan?
-O da yok efendim.
-Başka ne var akla gelen?
-Son yedi yıl içerisinde ilimizde üç kebapçı, bir ayakkabı tamircisi, iki berber, dört bakkal açıldı.
-Bunların toplamı eder on. Bak, birdenbire on yatırım daha bulduk. Hepsi yatırım değil mi bunların. Başka ne var? Düşünün lan biraz! Sayın Başbakana rezil etmeyin beni.
-O polis lojmanlarının kalorifer kazanı değişmişti.
-Ne zaman?
-Altı yıl oldu.
-Olsun, yaz onu da. Hükümetimiz zamanında olmuş. Onu yazmayıp da neyi yazalım. Hastanede bir şey yapılmadı mı?
-Röntgen cihazı geldi ama kullanacak personel yok.
-Olmasın, röntgen cihazı da tesis sayılır. Onun da açılışını yapmış olsun Sayın Başbakanımız.
-Bir de, belediye çocuk bahçesi yapmıştı efendim.
-Bir de eski park vardı. Onları iki ayrı tesis olarak yazın… Yaa kardeşim, bir de lise binası var, onu unuttunuz.
-Efendim lise binası sekiz yıl önce bitmişti.
-Yazın kardeşim yazın. Eski yeni, ne varsa yazın. Belediyenin yaptığı kaldırımları da yazın.
-Belediye hani o patlayan lağımı açmışta, onu ekleyelim mi listeye?
-Onu geç, koskoca Başbakana lağım vermek ayıp olur.”
Böyle arandı tarandı, kebapçıdan berber dükkanına, okulun badanasından sağlık ocağının yataklanna, kaldıranlardan lise binasına kadar eski yeni ne varsa hepsi bulundu…
Ve Sayın Başbakan’ın eline tutuşturulacak liste bitirildi!
• • •
Sayın Başbakan birkaç gün sonra teşrif edeceklerdi. Hükümet meydanına kürsüler kuruldu. Toplu açılış töreninin organizasyonu partili patronun şirketine verilmişti. Şirket geldi, ortalığı süsledi, bir liralık işe beş liralık fatura kesip malı götürdü.
Her yere bayraklar asıldı. Ampullü falan bayraklar. Çevre ilçelere ve köylere haber salındı:
“Sayın Başbakanımız falanca gün ilimize şeref verip toplu açılış yapacaklardır, isteyen herkes için minibüs ve otobüsler tutulmuştur. Her şey ücretsizdir. Törene katılan vatandaşlarımıza ayrıca ücretsiz kumanya verilecektir.
Sayın Başbakanımıza fazla yaklaşılmamasını, anlamsız sorular sorulmamasını önemle rica ederim.”
Büyük devlet büyüğümüzden önce kente bir koruma ordusu geldi. Tam 65 koruması, altlannda çok özel araçlar vardı. Kentin her tarafı, özellikle törenin yapılacağı meydan inceden inceye irdelendi. Aynca çevre illerden Çevik Kuvvet polisleri getirildi, çatlara özel harekatçılar yerleştirildi.
Kente giriş çıkışlar denetim altına alındı.
Adına jammer denilen aygıtlar kente getirilmişti. Bunlar cep telefonu ile gerçekleşecek patlamalan önlüyordu.
Sayın Başbakan’ın gelişinden gidişine kadar çevrede cep telefonlan çalışmadı.
Korumalar, kürsünün çevresine çelikten bir zırh yerleştirdiler ki, ona suikast yapılmasın!..
Kendisine ortalama haftada bir kez suikast düzenleniyor, yalaka medya bu palavra haberleri manşetlere taşıyordu. Ateş olmayan yerden duman çıkmazdı! Ancak ne tuhaftır ki, bugüne kadar yakalanmış hiçbir suikastçı yoktu!
İl merkezinde bu acayip yoğunluğu gören 14 yaşındaki çocuk, babasına sordu:
-”Baba, niye bu kadar polis geldi?”
-”Oğlum, bu adamda ölüm korkusu var. Ölmekten ve öldürülmekten çok korkuyor. O yüzden önlem almıyor!”
I
• ••*
Beklenen gün gelmişti. Başbakan il merkezini onurlandırdı. Hemen kürsüye çıkarıldı. Halkla arasında 40-50 metre mesafe vardı. Uzun uzun konuştu, Kılıçdaroğlu dedi, Bahçeli dedi, darbeciler dedi, esti gürledi.
Sıra toplu açılışa gelmişti. Cumhuriyet hükümetleri döneminde ilde ne yapıldıysa onlan saymaya başladı ve “Ve bütün yatırımlarımızı şimdi topluca açıyorum” deyip önündeki düğmeye bastı. Boru değil, tam 250 tesis topluca açılmıştı! Bir yerlerden pofff diye ses çıktı, renkli dumanlar fışkırdı ve toplu açılış töreni bitmiş oldu.
Kebapçının, berberin, tamir edilen kapının, boyanan okulun, çökmeye yüz tutmuş lise binasının açılışları hep birlikte yapılmış oldu!..
Ve Sayın Başbakanları, son model makam araçlarına binip kentin havaalanına doğru yola çıktı. Özel uçakları orada bekliyordu.
Küçük çocuk babasına yine sordu:
-”Baba, niye halkın yanına hiç yaklaşmadı? Niye kaçar gibi gitti?
-Oğlum dedim ya, hem ölümden korkuyor, hem de halktan.
-Halktan niye korkuyor? Bizim korkacak neyimiz var?
-Protesto edilmekten, yuhalanmaktan korkuyor. Onun için her yere böyle koruma ordusuyla gelip halka gözdağı veriyor.”
Aynı anda il müdürlerinden biri, törenden aynlırken güvendiği arkadaşı ile konuşuyordu:
-”61 yıldır bu ülkede yaşarım, ülkemin her şeyini izlerim. Kimler geldi kimler geçti. Göz boyamacılığın bu kadarını, böylesine toplu açılış yutturmacasını ilk kez görüyorum.”
• • •
Bazı televizyon kanallan, toplu açılış konuşmasını o anda canlı yayınlayıp yalakalık görevlerini yerine getirdiler. Bazdan akşam haber saatlerinde bu konuşmanın geniş bir özetini verdiler.
Bir ilimiz daha kalkınmış, yapılan tesislerin toplu açılışım Sayın Başbakanımız bizzat yapmışlardı! Aynı haber ertesi gün tüm yalaka gazetelerin manşetinde idi.
Çocuk ertesi gün evde sordu:
-”Baba, bizim bu açılan tesisler hani nerede?
-Oğlum sen karışma bu işlere, beni Ergenekon’a mı göndereceksin.”
EMİN ÇÖLAŞAN
0 yorum:
Yorum Gönder