11 Mart 2011 Cuma

Çarpışa Çarpışa… -Cüneyt Arcayürek

 Çarpışa Çarpışa…

Başbakan, medyaya baskı yapmadığını içeren son açıklamalarına kimsenin inanmayacağını bilerek, inanarak mı söylüyor acaba?Hükümetin (RTE’ye özgü yöntemlerle) yandaş olmayan, iktidar çanağını yalamayan gazetecilere ve gazetelere uyguladığı sistematik baskı artık dünyada dillere destan. Hani rezalet ayyuka çıktı derler ya. İşte öyle!
Ama RTE, hâlâ aynadaki suretine bakıyor. (1) Benden başka büyük yok Türkiye’de. Ortadoğu’da. (2) Basına baskı, basının uydurmasıdır, diyor.
Bu söze içeride dışarıda herkesin, her kurumun inanmasını istiyor.
Son grup konuşmasında yine medyaya uyguladığı baskıyı yadsıyıp, baskı gerçeğini yalanlar ve yine medyayı suçlarken -farkında mıdır bilmem- bir itirafta bulundu.
“Biz” dedi: “Medya ile çarpışa çarpışa iktidar olduk”.
Bu sözünün altında gazetelere ve gazetecilere; 2002’de iktidar olduğundan beri aşama aşama ağırlaştırarak bugün uyguladığı insafsız saldırıların, şeytanın aklına gelmeyecek baskı yöntemlerinin gerekçesi yatıyor.
RTE’nin bu sözü, Milli Selamet’le 1970’lerde başlayan, daha sonra Refah’la, Saadet Partisi ile devam edip bugünlere gelen süreçte din sömürüsünü siyasal yaşantılarının anayasası yapanların; millet değil ümmet ve cemaat felsefesine bağlı yayılışa karşı çıkan gazete ve gazetecileri asla affetmediğinin izlerini taşıyor.
***
Türkiye’nin hukuk devleti olduğuna inanıyorsa bir Başbakan; nasıl olur da davaları devam eden, üstelik suçları kanıtlanmamış, üstüne üstlük henüz hüküm giymemiş gazetecileri terör örgütü üyesi, anayasal düzeni zorla değiştirmeye girişenler diye suçlayabilir?
Sormazlar mı adama? Sen davanın savcısı mısın? Hatta demokratik bir ülkede bir savcı edasıyla da değil, davayı karara bağlamış bir yargıç rahatlığıyla nasıl konuşabiliyorsun?
Ah, bağışlayın. Unuttum.
RTE, Ergenekon soruşturmasını açacak bir savcı aradığını söylemiş; Ergenekon davaları başladıktan sonra yoğunlaşan eleştirileri yanıtlarken de başsavcılığını ilan etmişti!
***
Kim demişse demiş RTE’ye “Sen muhtar bile olamazsın!”
Akil, olgun bir siyasetçi gibi, kem söz sahibine aittir diyeceği yerde kimilerine; adamın oğluna “Ben sana zengin olamazsın demedim. Adam olamazsın, adam, dedim” sözünü anımsatma fırsatını neden veriyor? Anlamak olanaksız.
Şu darbe sömürüsünü yürütenlere, öyle ki yargıyı kendi emellerine bağlamak isteğiyle düzenlediği anayasa değişikliklerindeki asıl amacını örtmek için geçmiş darbeleri gerekçe yapanlara… şöyle seslenmek geliyor insanın içinden:
27 Mayıs uzaklarda kaldı diyelim.12 Mart darbesinde bugün her fırsatta savunduğunuz ulus iradesiyle iktidar olan bir parti (Adalet) yönetimden uzaklaştırılırken… kanlı sağ sol çatışmalarından sonra gerçekleşen 12 Eylül’de ağa babanız, hocanız, rehberiniz Necmettin Erbakan ve takımı hapsedilirken… kuzum sizler neredeydiniz?
Darbelere de uygulamalarına da gıkınız çıkmadı o günlerde.
Çünkü laik Cumhuriyet’e fırsat bulunca baş kaldıran din sömürücüleri, dini siyasete alet edenler; her darbeden sonra, her zor karşısında, bugün istismar ettikleri darbe günlerinde yeraltına çekildi.
Din konusunu ana tema yaparak siyasete dönme olanağına kavuşuncaya kadar!…
***
Gazete ve gazetecilere yüklenirken, Türkiye’yi Araplara model ülke diye salık veren Batı’ya da laf yetiştiriyor.
Basın özgürlüğünün darbe yediğini içeren Batılı açıklamalar RTE’nin fena halde bozuk çalmasına neden oluyor ve…
Neymiş; yok basın çetecilerin tetikçiliğini yapıyormuş. Basın mensupları darbelere çanak tutuyormuş diye Batı’yı suçlarken Türk medyası da karalıyor.
Bir gün çıkıp da kürsüye, Türk basını yerleşik çağdaş ilkeleri tersine çevirdiğimiz için bizlerle savaştı.
Fakat kurduğum korku imparatorluğunda başarılı olamadı diyebilse…
…hem kendi, hem Türkiye gerçeğini…
…hem de RTE ile çarpışa çarpışa yenilgiye uğrayan medyayı anlatmış olacak!

0 yorum:

Yorum Gönder